Küçük Ağrı Dağı, Türkiye’nin doğusunda, Iğdır ile Ağrı illeri arasında yer alan volkanik kökenli bir dağdır. Büyük Ağrı Dağı’nın (5137 m) hemen güneydoğusunda, onun adeta ikiz zirvesi gibi yükselir. Yaklaşık 3896 metre yüksekliğiyle, bölgenin dikkat çeken doğal yapılarından biridir.
Doğu Anadolu Bölgesi’nde yer alan Küçük Ağrı Dağı, Iğdır ve Ağrı illeri sınırında bulunur. Sönmüş bir volkanik dağdır. Ağrı Dağı Millî Parkı sınırları içerisinde yer alır. Kalıcı buzulları bulunmamakla birlikte, zirveye yakın kesimlerde mevsimsel kar örtüsü görülebilir.
Kültürel ve Stratejik Önemi
Küçük Ağrı Dağı, Türkiye-İran sınırına ve Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti’ne oldukça yakın bir konumda yer alır. Büyük Ağrı Dağı’nın gölgesinde kalmasına rağmen, doğa yürüyüşçüleri ve dağcılar için cazip bir rota oluşturur.
Mitolojik ve Tarihî Boyutu
Küçük Ağrı Dağı, tıpkı Büyük Ağrı gibi bölge halkının hafızasında ve efsanelerinde önemli bir yere sahiptir. Ağrı Dağı, Tevrat ve İncil’de geçen Nuh Tufanı efsanesiyle özdeşleştirilmişken, Küçük Ağrı Dağı daha çok bu büyük kutsal dağın “kardeşi” olarak anılır. Bazı yerel efsanelerde bu iki dağ, kavga eden iki kardeş veya âşıklar olarak tasvir edilir. Dağların birbirine olan konumları ve görkemli duruşları, halk anlatılarında insana özgü duygularla bezenmiştir.
Tarihî açıdan bakıldığında, Küçük Ağrı Dağı ve çevresi, Osmanlı-Rus ve daha sonra Türk-İran sınır mücadelelerinde stratejik bir mevki olmuştur. Özellikle 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyıl başlarında bölgede yaşanan askerî hareketlilik, bu dağın önemini artırmıştır. Cumhuriyet döneminde ise Ağrı isyanları sürecinde hem Küçük hem de Büyük Ağrı Dağı, isyancı grupların sığınak alanlarından biri olmuştur.
Halk Kültüründe Yeri
Dağın çevresinde yaşayan Kürt, Azeri ve Türk köylüler arasında Küçük Ağrı ile ilgili çeşitli söylenceler günümüze kadar ulaşmıştır. Bir anlatıya göre, Küçük Ağrı, Büyük Ağrı’ya âşık olmuş ama onun ihtişamı karşısında boynu bükük kalmış bir dağdır. Bir başka efsaneye göre ise bu iki dağ, kıyamete kadar birbirine dokunamayacak şekilde lanetlenmiş iki devdir. Bu tür anlatılar, dağın bölge halkı için yalnızca bir coğrafi yapıdan ibaret olmadığını, kültürel kimliğin bir parçası hâline geldiğini gösterir.
Atatürk Döneminde Küçük Ağrı Dağı ve Nahçıvan Üzerine Diplomatik Girişimler
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra Mustafa Kemal Atatürk, ülkenin doğu sınırlarının güvenliğini ve stratejik bütünlüğünü sağlamak adına birçok diplomatik adım atmıştır. Bu bağlamda Küçük Ağrı Dağı çevresinde İran ile, Nahçıvan bölgesinde ise Sovyetler Birliği ile önemli müzakereler yürütülmüştür.
Küçük Ağrı Dağı Sorunu ve İran ile Anlaşma (1932)
1920’li ve 1930’lu yıllarda Küçük Ağrı Dağı bölgesi, sınır belirsizlikleri ve aşiret hareketleri nedeniyle hem Türkiye hem İran için istikrarsız bir bölgeydi. Türkiye, özellikle Ağrı isyanları sırasında bu bölgenin askerî ve stratejik kontrolünü sağlamak adına diplomatik girişimlerde bulundu.
Mustafa Kemal Atatürk’ün yönlendirmesiyle, Türkiye ve İran arasında 1932 yılında “Türkiye-İran Sınır Anlaşması” imzalandı. Bu anlaşma ile:
• Küçük Ağrı Dağı Türkiye topraklarına katıldı.
• Türkiye, karşılığında İran’a Van’ın güneydoğusunda, Bazhergan (Başmakçı) çevresinde bazı sınır düzeltmeleriyle toprak verdi.
• Bu değişiklikler, 1937 yılında Sadabad Paktı ile pekiştirildi. Türkiye, İran, Irak ve Afganistan arasında imzalanan bu pakt, bölgesel istikrarı sağlama amacını taşıyordu.
Bu gelişme, Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” anlayışını benimsediği diplomasi anlayışının başarılı bir örneğidir.
Nahçıvan ve Atatürk’ün Tavrı
Nahçıvan bölgesi, tarihsel olarak Azerbaycan Türklerinin yaşadığı, stratejik öneme sahip bir coğrafyadır. 1921 tarihli Moskova ve Kars Antlaşmaları ile Nahçıvan’ın Azerbaycan’a bağlı olmak kaydıyla özerk bir statüde kalması karara bağlanmıştı. Türkiye, bu antlaşmalarda garantör ülke statüsüne sahip oldu.
Atatürk, Sovyetler Birliği ile ilişkilerini bozmak istemediği için Nahçıvan’ın Türkiye’ye katılması yönünde doğrudan bir talepte bulunmamıştır. Ancak, bölgede yaşayan Azerbaycan Türklerinin haklarını ve Nahçıvan’ın Azerbaycan’a bağlı kalmasını sürekli desteklemiş; Ermenistan’ın bu bölge üzerinde hak iddia etmesini kesin bir dille reddetmiştir.
Atatürk’ün 1930’larda Sovyetler nezdinde yaptığı bazı özel temaslarda, Nahçıvan’ın Türkiye’ye bağlanması değil ama Türk-Azeri ilişkilerini güçlendirecek şekilde özel statü verilmesi yönünde fikirler öne sürdüğü bilinmektedir.
Sonuç
Küçük Ağrı Dağı, Atatürk döneminde yapılan diplomatik başarılarla Türkiye topraklarına katılmıştır. Nahçıvan ise Türkiye’nin diplomatik garantörlüğü altında, Azerbaycan’a bağlı özerk bölge olarak kalmıştır. Bu gelişmeler, Atatürk’ün hem ulusal sınırları güvence altına alma, hem de Türk dünyasıyla bağları koruma siyasetine dayanmaktadır.
Yorumlar
Kalan Karakter: