Şiiri Özlüyorum dergisi imtiyaz sahibi sevgili Fuat Çiftçi ve yazar Seçkin Zengin tarafından yürütülen “Kentlere Mektup” projesinde bu kez Iğdır’a yer verildi. Fuat Çiftçi’nin “Bu kitabın editörü sensin.” demesiyle birlikte, ben de doğduğum toprakları kalemleriyle anlamlandıran, kimi Iğdır’da yaşayan, kimi uzak diyarlarda olsa da içlerinde o toprağın sesini taşıyan on altı yazar ve şaire ulaştım. Ortaya çıkan mektuplar, hem bireysel hafızayı hem de ortak bir kültürel duyarlığı içinde barındıran değerli bir bütün oluşturdu.
Projede yer alan isimler şöyle:
Mücahit Özden Hun, Mehmet Kum, Aslıhan Tüylüoğlu, Hasan Kulakoğlu, Orhan Aras, Suna Aras, Neslihan Perşembe, Coşkun Oluz, Semiha Taş Özenç, Fahrettin Alay, Adnan Şur, Rufat Gürel, Aygün Eroğlu, Mehmet Rayman, Emir Şıktaş ve Fatma Aras.

“Kentlere Mektup” yalnızca nostaljik bir çağrı değildir; yerel kültürlerin görünür kılınmasına hizmet eden, aynı zamanda bir hafıza inşası niteliği taşıyan bir projedir. Bir kente mektup yazmak, romantik bir ifade gibi görünebilir; oysa aslında doğduğumuz, büyüdüğümüz ya da uzaklarda olsak bile içimizde taşıdığımız bir yere karşı gösterilen en derin hatırlama biçimidir. Geçmişle bağ kurmanın, o bağı bugüne ve geleceğe taşımanın en incelikli yollarından biridir.
Biz on altı yazar, mektuplarımızı Iğdır’a yazdık. Haritalarda kimi zaman adı görünmeyen, kimi zaman unutulmuş gibi duran, ama içinde sayısız hikâye barındıran bir yere… Bir kent yalnızca taş yapılardan oluşmaz; bir kent, hafıza, kimlik, dil ve duygudur. Bu nedenle kentlere yazılan mektuplar, binalara değil, o binaların içinden geçen insanların izlerine yazılır. Bu kitapta yer alan her yazar, kendi toprağının sesine kulak verdi; anılarını, acılarını, sevinçlerini ve izlerini o mektuplara emanet etti.
Mektuplar, aynı zamanda bir hesaplaşma, bir vedalaşma ya da bir yeniden kavuşma çabasıdır. Çünkü insanların kentlerden uzaklaşması kimi zaman sürgünle, kimi zaman ekonomik zorunluluklarla, kimi zaman da gönüllü tercihlerle olur. Fakat yazmak, insanı doğduğu yere yeniden döndüren en sahici yoldur. Bir kente yazı yazmak, “Seni unutmadım.” demektir. Yazı, insanın toprağına uzanan en uzun ve en sarsılmaz köprüdür.
Iğdır’a yazılan mektuplarda, yalnızca bir yer değil, geçmişimiz konuşuyor. Her insan, çocukluğunun toprağına uzanan bir kök taşır ve o kök yazıyla sulandığında yeniden canlanır. Bu projede yazılan metinler, merkezin dışında kalmış, sesi kimi zaman duyulmamış, adı silikleşmiş yerleri yeniden görünür kılma çabasının bir parçasıdır. Kültürel adaletin, hafızanın ve temsilin önemine işaret eden güçlü bir duruştur aynı zamanda.
Sonuç olarak, kentlere yazılan mektuplar geçmişe gönderilen bir ağıt değil, geleceğe bırakılan birer emanettir. Bir kenti yaşatmanın en derin yolu onu yazmak, anmak ve paylaşmaktır. Iğdır gibi pek çok kentin sesi, bu mektuplarla yeniden yankılanıyor. Ve biliyoruz ki, bir yere yazı yazıldığında orası artık yalnızca bir coğrafya değil, bir hikâye olur.
Ve hikâyeler, anlatıldıkça yaşar…
2025 – Bornova / İzmir
Yorumlar
Kalan Karakter: