Iğdır ili, 1420 yılında Karakoyunlu Devleti zamanında İrevan Vilayeti’ne bağlı bir ilçe merkezi oldu. Bugün ovada bulunan Iğdır yerleşimi, sonradan kurulmuştur. Iğdır’ın eski yerleşimi, Ağrı Dağı’nın kuzey yamacında, bugün Korhan Yaylası olarak bilinen yerdeydi. Kuzey taraftan Sürmeli Çukuru ve Revan Düzlüğü’nü gören Iğdır Kalesi ve çevresinde konumlanmıştı.
29 Mayıs 1664’te meydana gelen ve bir hafta süren büyük deprem sonucu, Iğdır Kalesi ve şehri yıkılmış; sağ kurtulanlar ovaya indirilerek Baharlı (Baharlu) köyü yakınında, yine Iğdır ismiyle bugünkü yerleşim kurulmuştur. 1848 yılında Ağrı Dağı’nda meydana gelen yeni bir depremle ovaya yerleşim artmış, daha sonra bölgedeki diğer bir yerleşim yeri olan Sultanabat Köyü çevresine de yerleşildiği görülmüştür.
Baharlı ve Sultanabat köyü bitişiğine yerleşen Iğdır Kalesi ahalisi burada yeni bir mahalle kurmuş, buraya Farsçada “yeni” anlamına gelen Iğdır-i Nev yani Yeni Iğdır denmiştir. Daha sonra, Rus işgali sırasında bu isim Rusça’da “yeni” anlamına gelen Nov/Nova şekline dönüşerek Iğdırı Nova olmuş, bu da halk ağzında zamanla “Çar Nikola”ya Nigalay dendiği gibi Iğdır Mava / İdir Mava şekline evrilmiştir. Günümüzde Iğdırmava Mahallesi olarak bilinen yer burasıdır.
Ağrı Dağı’nın kuzey yamacında kurulan eski Iğdır şehri, yaşanan iki büyük deprem sonucu 6.664 yıllık tarihî mirasını geride bırakarak ovaya inmiştir. Şimdiki Iğdır’ın kurulduğu yer, zamanında bataklık, sazlık, kamışlık, sivrisinek ve sıtma hastalığıyla dolu zorlu bir coğrafyaydı. Ancak çalışkan Iğdır insanı, açtığı kanallar ve drenajlarla burayı bağlık, bahçelik bir cennet vatana çevirdi.
Bu bölge, coğrafi ve stratejik konumu nedeniyle tarih boyunca bir geçiş bölgesi olmuş ve sürekli hakimiyet savaşlarına sahne olmuştur. Safevîler, Osmanlılar, Avşarlar, Ruslar, Kaçarlar ve Ermeniler bu verimli Iğdır Ovası için defalarca karşı karşıya gelmişlerdir.
Iğdır için kara günler, Rusya İmparatorluğu’nun bölgeye girmesiyle başlamıştır. O dönemde Iğdır, İrevan Hanlığı’na bağlıydı. Yaşanan çetin savaşlarda Iğdır halkı büyük kayıplar vermiştir. 1828 tarihli Türkmençay Antlaşması ile Iğdır, Rus işgaline uğramış; kuzeyde geçit vermez Ağrı Dağı, güneyde Aras Nehri, batıda Osmanlı, doğuda Kaçar Devleti arasında sıkışmış dar bir havzada, soydaşlarıyla bağı kopuk bir şekilde 92 yıl geçirmiştir. Bu süreçte memuriyete ve askere alınmamış, resmî dil Rusça olmuştur. Iğdır, Türkiye’de 81 il arasında en uzun süre işgal altında kalan ilimizdir.
1917 Ekim Devrimi’yle birlikte Ruslar Iğdır’dan çekilmiştir. Ancak Iğdır, Misak-ı Milli sınırlarına dahil edilmemiş, yaşanan bu siyasi belirsizlik yüzünden Ermeni çeteleri Gedikli (Tavusgün), Oba, Hakmehmet, Koçkıran (Dize) gibi onlarca yerleşim yerinde toplu katliamlar gerçekleştirmiştir. Bölge halkı Kireler’e, Ağrı Dağı’na, Güney Azerbaycan’a ve Osmanlı topraklarına sığınmış; yaşanan acı günlere “Kaç Ha Kaç” adı verilmiştir. Iğdır, nüfus oranı bakımından en çok kayıp veren il olmuştur.
14 Kasım 1920 tarihinde kahraman ordumuz ve onun emrindeki halk milisleri tarafından Iğdır, Ermeni işgalinden kurtarılmıştır.
Bugün Batı Azerbaycan’daki İrevan Hanlığı topraklarından Türk dünyasının elinde kalan tek yadigâr vatan toprağı Iğdır’dır. Ancak bu vatan toprağı, uzun yıllar Sovyetler Birliği ve İran Devleti ile sınır konumunda, büyük şehir ve pazarlara uzak bir bölgede, Nahçıvan ile doğrudan sınırı olmadan yaşamış; Küçük Ağrı Dağı bile Türkiye sınırları içinde olmamıştır.
1929’da yaşanan Ağrı Dağı İsyanı sonrasında, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğiyle İran’dan toprak alınarak Nahçıvan sınırında Türkiye’ye toprak kazandırılmış, Küçük Ağrı Dağı Iğdır iline dahil edilmiştir. Böylece Iğdır, 3 devlete sınır komşusu olmuştur.
Iğdır, kurtuluşunun ardından nahiye, ardından Doğubeyazıt, Ağrı ve Kars’a bağlı bir ilçe merkezi olmuştur. 1992 yılında Kars’tan ayrılarak il yapılmış ve Nahçıvan’daki Dilucu Sınır Kapısı açılmıştır.
Tüm bu gelişmelere rağmen, Iğdır hâlâ uzun yıllar süren ihmallerin izlerini taşımaktadır. 1965 yılına kadar liseye sahip olmamış, sağlık hizmetleri yetersiz kalmış, şekerpancarını üreten il olmasına rağmen fabrikalar komşu illere kurulmuş, sınırlarının kapalı olması ve pazarlara uzaklık nedeniyle kalkınamamış, göç vermiştir. 12 Eylül süreci, PKK terörü, çarpık kentleşme, hava kirliliği, Metzamor Nükleer Santrali tehlikesi gibi olumsuzluklarla yüz yüze kalmıştır.
Ancak Iğdır’ın geleceği çok parlaktır.
Bölgenin Çukurovası olan bu verimli ova, mikroklima iklimiyle tarım, lojistik ve turizm açısından büyük bir potansiyel barındırmaktadır. 3 devlete sınır olan Iğdır, Ağrı Dağı gibi dünyaca meşhur bir dağın zirvesine ev sahipliği yapmaktadır. Türk dünyasına açılan bir serhat şehridir.
Bu nedenle sabırlı olmak, inançla çalışmak, topraklarımıza sahip çıkmak, gitmemek, terk etmemek en büyük hedefimiz ve gayemiz olmalıdır.
Tüm Iğdırlı kardeşlerime selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Hoşça kalın, dostça kalın.
Yorumlar
Kalan Karakter: