Her yıl haziranın üçüncü pazarında takvim yaprakları “Babalar Günü”nü işaret eder. Televizyonlarda reklâmlar döner, vitrinler kravatlı, saatli, tıraş setli hediyelerle süslenir. Oysa bir babayı hatırlamak, bir güne sığmayacak kadar geniştir; bir ömre yayılacak kadar derin, bir kelimeye sığmayacak kadar kıymetlidir.
Babam…
Adını söylerken bile boğazıma bir düğüm yerleşir. Her sabah erkenden kalkıp işine giden, dönüşte yüzünde yorgunlukla gülümsemeyi ihmal etmeyen adam. Belki “seni seviyorum” demedi hiç, ama o bakışlarda, sofraya koyduğu bir lokma ekmekte, cebine gizlice sıkıştırdığı harçlıkta saklıydı sevgisi. Biz büyürken saçları ağaran, omuzları çöken ama gözlerindeki ışığı hiç sönmeyen kahraman…
Babam bazen bir suskunluktu. O suskunlukta binlerce nasihat gizliydi. Bazen bir omuzdu; dayanacağımız en sağlam yer. Bazen de bir adı konmamış fedakârlıktı. Tıpkı kendi hayallerini bir kenara bırakıp bizim için yeni hayaller kuran o adam gibi…
Şimdi anlıyorum, babalık sadece çocuk yetiştirmek değil, bir karakter inşa etmektir. Sessizce, gösterişsizce ama dimdik…
Ve bizler, onların gölgesinde büyüyen fideler gibi, ne zaman kök saldıysak, ardımızda hep bir babanın duası vardı.
Bu Babalar Günü’nde, hayatta olan tüm babaların ellerinden, ebediyete intikal edenlerin de hatıralarından öpüyorum.
Unutmayalım, bir babaya verilecek en güzel hediye; onun emekleriyle şekillenen bir evlattır.
Kutlu olsun babaların günü,
Ve unutulmasın: Babalar bir gün değil, her gün başımızın tacıdır.
Yorumlar
Kalan Karakter: