Hafızayı Göğe Uzatan Beş Kılıç ve Sessiz Tanık: Müze
Bir şair, bir torun, bir hatıra taşıyan kadın… Adımlarımızı usulca geçmişe bastık. Taş sustu; biz konuştuk. O gün, sadece bir anıtı değil, bir milletin hafızasını ziyaret edecektik.
15 Haziran 2025. Iğdır’da güneş sabahı usulca okşarken biz üç kişi, tarihin gölgesine doğru yürüyorduk. Yanımda şair dostum Aslıhan Tüylüoğlu ve halamın torunu Mutlu Aras vardı.
Şehrin tarih kokan sokaklarında ilerlerken içimde tarifsiz bir ağırlık vardı. Yüreğimin bir köşesinde derin bir sızı… Belki de yüzyılların yüküydü. Gülüşlerimiz hafifti; çünkü nereye gittiğimizi biliyorduk: 1919 yılında Ermeniler Tarafından Katledilen Şehit Türklerin Hatırasına Dikilmiş Anıt ve Müze.

Kapıdan içeri adım attığımızda zaman yavaşladı.
Anıtın Gölgesinde
Karşımda gökyüzüne uzanan, sessiz bir çığlık gibi yükselen anıt vardı. Her taşı, geçmişte katledilenlerin feryadını haykırıyor gibiydi. Bir milletin gözyaşından, acısından ve onurundan doğmuş beş kılıç…
Gözlerim, taşlara kazınmış tarihle buluştuğunda geçmişin karanlık perdesi aralandı. Müzenin içine adım attığımızda, siyah-beyaz fotoğraflar, belgeler ve eşyalarla dolu salonlar karşılıyordu bizi. Yıkılan köylerin sessiz ağıtları, duvarlardan yankılanıyor gibiydi.
Her obje, yarım kalmış bir hayatın, koparılmış bir dalın hikâyesini anlatıyordu. O sessizlik, bir çocuğunu kaybetmiş annenin suskunluğu kadar derindi. İnsan, orada gözyaşını bile saygıyla damlatırdı.
Aslıhan’ın gözleri bulutlandı, sessizce duvara yaklaştı. Mutlu ise yanımda, geçmişin yükünü omuzluyordu benimle.
O müzede yalnızca tarih değil; insanlığın en ağır sınavı anlatılıyordu. İçimden “Bu toprak unutuşu yutmadı” dedim. İki canla birlikte geçmişin izinde yürümek hem yükü hafifletti hem yüreğimi onardı.
Bir Yol Arkadaşına Teşekkür
Yeğenimin rehberliğinde yol bana değil, geçmişe açıldı. Aras kıyısında, üç ülkenin eteğinde, uzakları bir masala sığdırır gibi ilerliyorduk. O sadece direksiyon başındaki biri değildi; anlattıklarıyla gönlümde köprüler kuruyordu.
Beni bilen bilir; duygularımı her zaman dile getiremem. Mutlu Aras’a o gün söyleyemedim ama içimden geçen şuydu:
Sevgili Mutlu Aras…
Sessizliğin en ağırına yürürken, bize yalnızca yolları değil, yüreğini de açtın. Yol arkadaşımız, evladımız oldun. Tebessümün, geçmişin karanlığına bir parça ışık düşürdü.
Kalbimden sana bir teşekkür: Varlığına, ilgine… İyi ki vardın.
Fatma Aras – 2025
Resim için sevgili Mücahit Özden Hun'a teşekkür ediyorum.
Yorumlar
Kalan Karakter: