Iğdır, Türkiye’nin doğusunda, üç sınır kapısına göz kırpan Ağrı Dağı’nın eteğinde güneşin ilk düştüğü bir kent! Doğuya açılan serhat penceresi…
Bir yanıyla Azerbaycan’a,(Nahcıvan) diğer yanıyla İran’a, sırtını Ermenistan’a yaslamış. İşte bu yüzden burada hava gibi su gibi üç para dolaşır. Türk Lirası, Azerbaycan Manatı ve İran Tümeni… Birinin üstünde Atatürk, ötekinde Farsça bir mühür, Diğerinin sesi Azerbaycan…
Bir zamanlar pamukla, pancarla, elma, kayısı, bahçeleriyle, kavunuyla karpuzuyla, çeltik tarlalarıyla anılan Iğdır Ovası, bugün asfaltın üzerinde akıp giden tırların şehri oldu.
Üretimin yerini taşımacılık aldı. Tarlaların yerini otoparklar, meyve bahçelerinin yerini nakliye şirketleri aldı.
Tarımın cazibesi yitince, halk çareyi direksiyon başında buldu. Binlerce aile, sınır ötesi taşımacılıkla ayakta kalmaya başladı.
Iğdır’ın artık en verimli toprağı, yollardır. Raflara ürün değil, motorlara yük ekleniyor. Gürbulak'tan Kapıköy'e, Nahçıvan’dan İran’a uzanan bu rota, hem umut hem ekmek taşıyor.
Bugün Iğdır sokaklarda yürürken çay satan bir satıcının cebinden tümen çıkar. Manav, kilo fiyatını hem lira hem manatla söyler. Eczacıya baş ağrısı ilacı sorduğunuzda, "kaç para vereceksiniz?" diye sorar. Cevap net değildir çünkü para çeşitlidir.
Türk Lirası’yla ekmek alırsınız, Manat’la mazot, Tümen’le oto yedek parçası veya bir lokantada yemek yersiniz. Üç para birden döner bu kentte. Her biri bir başka kapının, bir başka pazarın şifresi gibidir. Üç etekli gelin gibi, üç ekonomiye uzanır Iğdır’ın eteği.
İşte bu dönüşüm, sadece coğrafyayı değil, geçim yolunu da değiştirdi. Iğdır, üç ülkeye komşu olmanın refahını yaşıyor. Azerbaycan (Nahçıvan), Ermenistan ve İran. İşte bu üç komşuluk, şehri eşsiz bir ticaret yoluna dönüştürüldü...
Hemen hemen her gün İranlı turistler ellerinde tümenle gelir. Azerbaycanlılar manatıyla alışveriş yapar. Esnaf, çeviriciye ihtiyaç duymadan para birimlerini hesaplar; çünkü burası yalnızca sınır değil, kültürün, alışverişin, gezi turlarının kesişim noktasıdır.
Ben bir kişiyim cüzdanım çok dilli...
Iğdır çarşısında adımlarımın gölgesi bile şaşkın. Cumhuriyet caddesine doğru yöneldim. Bir kuyumcuya girdim, Iğdır’a has gerdanlık “Karabatak” soracaktım. İki yabancı kadın tümen ödüyordu. Ne aldığını görmedim.
Sonra başka dükkâna yöneldim. Yöresel yiyecekler dizilmiş tezgâhlara, un kurabiyesi, taş helvası, dut pekmezi…” Kart ödemesi var mı?” diye soruyorum. Dükkancı, “Kart da bütün paralarda geçerli “ diyor. Dilim dolaşıyor, aklım üçe bölünüyor.
Bakıyorum bu kentte insanların cüzdanları çok dilli. Iğdır’ın insanı başka… Tartıyor, çeviriyor, çarpıyor, bölüyor. Bir gözle müşteriye, öteki kur farkına bakıyor. Ben ise denklem çözer gibi bakakalıyorum. Tüm denklemden artan yalnızlığı cebime koyuyorum. Üç ülkenin eteğinde, Üç para, üç bakış…
Bir şehirde, üç para arasında kendi şaşkınlığımla baş başa kalmıştım.
Lira anapara gibi görünse de manat da tümen de dost misafir gibi evde kalıcıdır. Bu ekonomik çokluk, bazen hesapları zorlaştırır ama insanları birbirine yaklaştırıyor.
Zamanın Sessiz Tanığı: Üç para
Akşam, evinde misafir olduğum yazar dostumuz dr. Mehmet Kum’a sebebini soruyorum. “ Yüzümdeki telaş için gülümsedi, Iğdır’ın jeopolitik konumunun sonucudur. Dilucu Sınır Kapısı’yla Nahçıvan’a, Aralık ilçesiyle İran’a, Alican Kapısı ise kapalı olsa da Ermenistan’a komşudur. Bunlar büyük etken.” dedi.
İşte Doların gölgesinde TL, Manat ve Tümen'le hesap yapmayı bilen bu halk, kendi geçim kaynağını sınırlardan geçen her tekerle inşa etmeyi öğrendi.
Üç paranın döndüğü kentte sadece ticaret değil, hoşgörü, alışkanlık ve pratik zekâ da dolaşır.
Gittim, gördüm, anladım: Iğdır artık sadece sınırda değil, sınırların ötesinde de söz sahibi. Bu üç para, sadece değer değil, çaba, emek ve yeni bir yaşam biçimi taşıyor. … Iğdır, üç parayı da kalbinde taşıyan tek şehir konumunda…
Yorumlar
Kalan Karakter: