Tuzluca’nın serin dağ yamaçlarına yaslanmış, Iğdır Ovası’na yukarıdan bakan mütevazı bir köy vardır: Üçkaya. Eski adıyla Ekerek. Her taşında, her yamacında asırlık hatıralar barındıran bu köy, sadece bölgenin değil, aynı zamanda Azerbaycan-Türkiye tarihinin de sessiz tanıklarından biridir.
Köyün adı, 1901 yılı kayıtlarında “çiftlik” anlamına gelen Akarag, 1928 yılı kayıtlarında ise Ekerek olarak geçmektedir. Bugün Iğdır il merkezine 47 kilometre, Tuzluca ilçe merkezine ise 11 kilometre uzaklıktadır. Tuzluca ilçesinin 81 köyü arasında 337 nüfusuyla 12. sırada yer alan köy, 1571 metre rakıma sahiptir.
“Ekerek” kelimesi, Türkçedir ve kökü doğrudan “ekmek” fiiline dayanır. Tarım yapılan, ziraatla meşgul olunan yer anlamına gelir. Yani toprağın “ekildiği” verimli arazi olarak düşünülür. Aynı zamanda yerleşik hayatı benimseyen, göçebelikten tarıma geçmiş toplulukların yurdu anlamında da yorumlanır. Bu ismin, Oğuz-Türkmen kökenli köylerde sıkça rastlanması da tesadüf değildir. Yerleşik tarım kültürüne geçişin bir simgesi olarak bu isimlerin tercih edildiği bilinir. Yani Ekerek, hem kelime köküyle Türkçedir, hem de kültürel olarak Anadolu’nun eski Türk tarım topluluklarının izini taşır.
Iğdır’da köy ve mezra isimlerinin toplu şekilde değiştirilmesi esasen 1955-1965 yılları arasında yapıldı. Türkçe olan Ekerek köyü, bu süreçte Üçkaya ismini aldı. Değişikliğin gerekçesi, dönemin resmî belgelerinde “yabancı kökenli isimlerin millî kültüre uygun hale getirilmesi” olarak belirtilir. Fakat sosyolojik olarak bakıldığında, bu politika, bölgesel kimlik hafızasını zayıflatma çabası olarak da değerlendirilir. Köyün ismi her ne kadar Üçkaya olsa da, yöre insanının hafızasında hep “Ekerek” olarak kaldı.
Ekerek köyü, Iğdır iliyle birlikte 1828-1917 yılları arasında Rus işgali altında tam 89 yıl kaldı. 1886 Rus nüfus sayımında köyde 603 Azerbaycan Türkü yaşıyordu. Ekerek, en yüksek nüfusuna 1975 yılında 1074 kişiyle ulaştı. Bu tarihten sonra yurt içi ve yurt dışına çok göç verdi. Eğer bu göçler yaşanmasaydı, köyün nüfusu bugün 2500’ü aşarak belde statüsüne kavuşmuş olacaktı.
Köydeki en önemli tarihî yapılardan biri, Serdarbulak Kışla Binası —yani Osmanlı Kışlası’dır. Üçkaya’nın güneydoğusunda, köye hakim bir konumda yükselir. Moloz taşların üstü yontularak inşa edilmiş bu yapı, bölgedeki Osmanlı izlerinin canlı tanığıdır. Bu köyümüzde 1940 yılında askeri birlik konuşlandırılmıştı.
Üçkaya (Ekerek), özellikle elması ve cevizi ile meşhurdur. Köyün üç tarafı kayalık olduğu için 1955 yılında adı Üçkaya olarak değiştirildi. Zamanla göçler artsa da, köy, yüksek okur-yazarlık oranı ve eğitimli nüfusuyla daima öne çıktı.
Doğal güzellikleriyle de dikkat çeken Üçkaya, inanılmaz manzaralara sahip. Köy sınırlarında yer alan göl, 1500 metre rakımda, etrafındaki meyve ağaçları, sazlıklar ve doğal bitki örtüsüyle ziyaretçilerine eşsiz manzaralar sunar. Her mevsim başka bir güzelliğe bürünen bu coğrafya, henüz bakirliğini koruyan nadir yerlerden biridir.
Üçkaya, Nahçıvan sınırına yakın konumuyla tarih boyunca birçok göç hareketine, ticarete ve zaman zaman çatışmalara sahne oldu. 1918 Bakü faciasından kaçan kimi Azeri ailelerin de ilk sığınaklarından biri oldu bu köy. Anadolu’nun bu ücra köşesi, o yıllarda hem bir liman hem de bir kavşaktı. Bugün köyde yaşayan bazı ailelerin dedeleri, Kaçardoğanşalı, Karabağ ve Şerur taraflarından buralara göç etmiştir. Kaçardoğanşalı köyünden biri olarak benim de burada akrabalarım, kan ve can bağım var.
Tarım ve hayvancılıkla geçinen Üçkaya halkı, zorlu coğrafyaya rağmen toprağa bağlılığını hiç yitirmedi. Aras Nehri’nin suladığı topraklar, geçmişte arpa, buğday ve tütünle dolup taşardı. Bugünse genç nüfusun bir kısmı Iğdır, Kars, Ankara, İzmir, Bursa, İstanbul ve Avrupa ülkelerine göç etti. Ama bahar geldi mi köy yeniden canlanır; gurbetçiler baba ocaklarına dönüp toprakla yeniden buluşurlar.
Köyün en yüksek noktasından bakınca, Aras’ın kıvrımı, Nahçıvan dağları ve Ağrı Dağı’nın heybeti gözler önüne serilir. Bu manzara, sadece bir doğa güzelliği değil, aynı zamanda bölgenin tarihî kaderini de özetler: sınırlar değişir, rejimler gelir geçer ama bu dağlar, bu nehir ve bu köyler yerinde durur.
Bugün Üçkaya/Ekerek, modernleşmenin etkileriyle yavaş yavaş değişiyor. Ancak köyün yaşlıları, geçmişi genç kuşaklara anlatmaya devam ediyor. Bir köyün adı değişse de hafızası değişmez; Ekerek hâlâ Ekerek’tir. Ve her taşında, her çeşmesinde, her tarlasında Anadolu’nun ve Azerbaycan’ın ortak hafızasını taşır.
Belki de bize düşen görev, bu köylerin hikâyelerini unutturmamak, yazıya dökmek ve yeni nesillere aktarmaktır. Çünkü Üçkaya’nın sessizliği, aslında tarihin derin sesidir.
Yorumlar
Kalan Karakter: