Türkiye ve Azerbaycan, Oğuz boyunun has evlatları; Türk ve Turan dünyasının öncüleri, mazlumların sığınağı, zalimlerin korkulu rüyasıdır. Bu iki kardeş millet, zor zamanlarda dayanışmanın, vefanın ve gerçek kardeşliğin ne anlama geldiğini tarihe altın harflerle yazmıştır.
Kafkas İslam Ordusu’nun kahraman komutanı Nuri Paşa, 1918’de Azerbaycan’ın en buhranlı anlarında Bakü’ye yardım elini uzatarak kardeşlik destanı yazmıştır. Aynı dönemde Azerbaycan halkı da Çanakkale ve Doğu Cephesi’nde Türk kardeşlerinin yardımına koşmuş; altın, para, petrol ve silah desteği sağlayarak benzersiz bir dayanışma sergilemiştir.
Karabağ Zaferi’nde Türkiye, “Bir millet, iki devlet” şuuruyla Azerbaycan’ın yanında dimdik durmuştur. Siyasi, askerî ve manevi desteğiyle, bu kardeşlik bir kez daha dünyanın gözü önünde tescillenmiştir. Depremde, yangında, savaşta ve afette Türkiye ile Azerbaycan, her zaman tek yumruk, tek yürek olmuştur.
Türkiye, 86 milyonluk nüfusu ve 1.245.000 km²’lik mavi vatanıyla; Azerbaycan ise 10 milyonu aşkın nüfusu ve 86.600 km²’lik yüzölçümüyle, genç ve dinamik nüfusları, güçlü orduları ve zengin yer altı–yer üstü kaynaklarıyla sadece bölgesel değil, küresel ölçekte söz sahibi olan iki devlettir. Kafkasya’dan Balkanlar’a, Orta Doğu’dan Akdeniz ve Hazar Denizi’ne kadar uzanan stratejik derinlikleriyle, Boğazlara hükmeden ve iki kıtaya yön veren bu birliktelik, çağın dengelerini etkileyecek kudrettedir.
Eğer Güney Azerbaycan’daki 35 milyonu aşkın gönül bağı taşıyan Türk kardeşlerimizi de hesaba katarsak, 140 milyona yaklaşan dev bir Türk dünyasıyla karşı karşıya kalırız. Bu, sadece sayısal bir güç değil; aynı zamanda tarihî bir sorumluluğun, kültürel bir birliğin ve ortak bir geleceğin adıdır.
“Bir millet, iki devlet” sözü, bir slogan olmanın ötesinde tarihî bir gerçekliğin ifadesidir. Türkiye ve Azerbaycan, aynı kökün iki dalı; aynı sesin iki yankısıdır. Ortak dilin ötesinde, ortak kaderin ve müşterek duyguların harmanıyla yoğrulmuş bir kardeşliktir bu.
Kafkasların direnişi ile Anadolu’nun istiklal mücadelesi, aynı ruhun farklı coğrafyalardaki tezahürüdür. Çanakkale’de can veren Azerbaycanlı şehitlerin kanı bu topraklara aktığı gibi, Karabağ’da Türk milletinin duası Azerbaycan askerinin omzunda yürümüştür.
Bugün Nahçıvan’dan Kars’a, Bakü’den İstanbul’a uzanan bu gönül köprüsü sadece geçmişin hatırası değil, geleceğin teminatıdır. Ekonomiden savunmaya, kültürden eğitime kadar pek çok alanda yapılan iş birlikleri, bu kardeşliği daha da sağlamlaştırmaktadır.
Aynı ezanı dinleyen, aynı destanları anlatan bu iki millet, zamanın ve mekânın ötesinde bir yoldaşlık örneğidir. Çünkü biz sadece yan yana değil, can cana duruyoruz.
Bir millet, iki devlet; ama tek bir yürek.
Bu kardeşlik var oldukça, Turan dünyası büyümeye ve güçlenmeye devam edecek; Türk’e düşmanlık besleyenler, bin kere düşünmek zorunda kalacaktır.
Yorumlar
Kalan Karakter: