Iğdır, çok önemli coğrafi ve stratejik konumu nedeniyle, eski İpek Yolu üzerinde bir geçiş bölgesinde bulunması sebebiyle, tarih boyunca sürekli hakimiyet savaşlarına sahne olmuş bir bölgedir. Iğdır’da yapılan arkeolojik çalışmalar, bu bölgede yaşamın çok eskilere dayandığını ve bölgenin birçok uygarlığa ev sahipliği yaptığını göstermektedir.
Iğdır Ovası, Iğdır ilinde bulunan Aras Nehri boyunca yer alan tektonik kökenli bir çöküntü ovasıdır. “Sürmeli Çukuru” olarak da bilinen ovanın, Aras Nehri ile ikiye ayrılan ve kuzeyde, Ermenistan’da kalan kısmına “Sahat Çukuru” denmektedir. Aras Nehri boyunca uzanan ova, üç farklı coğrafi bölgeye ayrılmıştır: Batı Iğdır Ovası, Doğu Iğdır Ovası ve Dil Ovası. 3.539 km² ölçüme sahip olan Iğdır ilinin topraklarının %26’sı (922 km²) ova arazisinden oluşmaktadır.
MÖ 5000-4000 yıllarında bugünkü Azerbaycan, Sürmeli Çukuru ve Doğu Anadolu’da yerleşen Hurrilerden sonra; Mittaniler, Hititler, Asurlular, Kimmerler, Medler, Persler, Sümerliler ve Subailer gibi kavimlerin Orta Asya’dan gelerek bölgeye yerleştiği bilinmektedir. Daha sonra Urartular, Bulgar Türkleri olan arsak göçebeler, Sakalar, Roma halkları, Sasaniler, Bizans ve Müslümanlar bu bölgeye hakim olmuştur.
Iğdır ili sırasıyla; İslamiyet dönemi (646-1071), Selçuklular dönemi (1071-1239), Moğol istilası dönemi (1239-1404), Karakoyunlu dönemi (1404-1469), Akkoyunlular dönemi (1469-1502), Safeviler dönemi (1502-1514, 1551-1554, 1555-1578, 1604-1635, 1639-1724, 1735-1736), Osmanlılar dönemi (1514-1551, 1554-1555, 1578-1604, 1635-1639, 1724-1735), Revan Hanlığı dönemi (1747-1828), Rus dönemi (Sürmeli Sancağı) (1828-1917) süreçlerinden geçmiştir. 1917’de patlak veren Rus İhtilali, Iğdır ve çevresinde bir otorite boşluğu yaratmış, bu nedenle Türkler ve Ermeniler anlaşarak Meleklili Ali Ekber Tufan başkanlığında, 5 Ermeni ve 5 Türk’ten oluşan Iğdır İcra Komitesi’ni 10 Mayıs 1917’de kurmuşlardır.
Ermenilerin Mart 1918’de Bakü’ye saldırması üzerine başlayan anlaşmazlıklardan ötürü, Ermeniler komiteden istifa etmişlerdir. Hükümet konağı, Iğdır merkezinden Melekli’ye taşınmıştır. Şu an Iğdır’a bağlı bir belde olan, ama o yıllarda bir köy olan Melekli’ye taşınan hükümetin ihtiyaçlarını Kaçardoğanşalı köyünden Abbasoğlu Süleyman ve Iğdırmavalı Meşedi Tüccar Abbas Vurgun karşılamıştır. Başkenti Melekli olmak üzere, Tuzluca, Aralık, Şerur, Vedibasar, Zengibasar ve Serdarabad’ı kapsayacak şekilde Iğdır Millî Cumhuriyeti ilan edilmiştir. Başkanlığına Ali Ekber Tufan getirilen bu Cumhuriyet, Osmanlı Devleti ve Bolşevik Rusya tarafından tanınan Mavera-i Kafkasya Cumhuriyeti (SEYM) Meclisi tarafından tanınmış ve bu sebeple Iğdır Cumhuriyeti, “Bağımsız İlk Türk Cumhuriyeti” olmuştur.
Drastamat Kanayan liderliğindeki Ermeni milislerin ilk ciddi saldırısı Aralık 1919’da başlamıştır. 1917 Bolşevik İhtilali ile Ruslar, Iğdır’dan memur ve askerlerini çekmiş, Iğdır’da bir siyasi belirsizlik ortaya çıkmıştır. 1918 Mondros Ateşkes Antlaşması’yla Osmanlı kuvvetlerinin bölgeden çekilmesi ve Iğdır’ın Misak-ı Milli’ye dahil edilmemesi sonucu 1918 yılında Ermenistan devleti kurulmuştur. Osmanlı’ya yenilip geri çekilen Taşnak çeteleri, Ermenistan’a Iğdır Alican köprüsü üzerinden çekiliyordu. Yöre insanı bunlara “Katağan” diyordu. Bunlar çok acımasız Türk ve İslam düşmanıydılar. Bölgede yüzyıllardır devam eden iç barışı bozarak, bölgede barış içinde yaşayan Ermeni ve Ezidileri kışkırtıp iç savaş çıkardılar.
1918 yılında kurulan Ermenistan, şartlı kurulmasına rağmen Iğdır’ı kendi toprağı olarak görüyordu. Iğdır’daki yoğun Türk ve Müslüman nüfus yapısını değiştirmek için saldırıya geçti. Ermeni güçleri, Taşnak çetelerinin baskınları ve Iğdır’da yaşayan Ermeni ve Ezidilerin ihaneti, Iğdır’da insanlık tarihinin en büyük soykırım ve mezalimlerinden birine sebep oldu.
Özellikle 1918-1920 yıllarında bölgede büyük bir insanlık dramı yaşandı. Iğdır insanı, dar bir havzada çok büyük acılar çekti. Bölge insanı bir yandan silahlı direnişe geçip “Halk Millis” güçlerini kurarken, sivil halk Osmanlı, İran, Ağrı Dağı ve Kirelere sığınmaya çalışıyordu. Yöre insanı bu trajik olaya “Kaç Ha Kaç” diyordu. Yerinden yurdundan kaçan ve mülteci durumuna düşen Iğdır insanı, açlık, salgın hastalık, Ermeni kuvvetleri, çete ve eşkıya baskınları, doğa şartları nedeniyle binlerce kayıp vermiştir.
Iğdır’da kurulan Halk Millislerinin sayısı 10 bine yaklaşıyordu. Ermeniler General Drasmat Kanayan Dro’nun komutasındaki 2. Tümen, Batı Iğdır’dan saldırıya geçti. Erhacı’da çatışmalar yaşandı. Kazım Karabekir komutasındaki kahraman ordumuz ve onun emrindeki Iğdır Halk Millisleri, Iğdır ilini Ermeni işgalinden kurtardı ve Ermeniler Aras Nehri’nin kuzeyine atıldı. 14 Kasım 1920. 2 Aralık 1920 Gümrü Antlaşması ile Iğdır Türkiye’ye bırakıldı. Bu olay, 1921 Moskova ve Kars Antlaşmaları ile de kabul edildi.
1924 yılında ülke yönetimi yeniden yapılandırılırken Bayazıt Vilayeti’ne bağlı bir nahiye olan Iğdır, 1928’de Ağrı iline, 1934 yılında Kars’a bağlı bir ilçe olarak yapılandırıldı. 1991’de SSCB’nin dağılmasından sonra Kafkasya’da ortaya çıkan karışıklıklar nedeniyle önemi artan Iğdır, Ardahan ile birlikte 3 Haziran 1992 tarih ve 21247 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 3806 sayılı kanunla Kars’tan ayrılarak il olmuştur.
Yorumlar
Kalan Karakter: