Anadolu’nun en doğusunda, Ağrı Dağı’nın gölgesinde uzanan Iğdır Ovası, tarih boyunca yalnızca stratejik konumuyla değil, bereketli topraklarıyla da dikkat çekmiştir. Bu bereketin ardında ise iki büyük su kaynağı vardır: Aras Nehri ve Karasu Irmağı.
“Sürmeli Çukuru” olarak da bilinen ovanın, Aras Nehri ile ikiye ayrılan ve kuzeyde Ermenistan’da kalan kısmına “Sahat Çukuru” denir. Sürmeli Çukuru, Arpaçay’ın Aras’la birleştiği yerden başlayıp Aras Nehri’nin Türkiye sınırlarını terk ettiği Türkiye-İran-Nahçıvan üçgenine kadar uzanır.

Aras Nehri, Türkiye’nin Doğu Anadolu Bölgesi’nde doğup Kura Nehri ile birleşerek Hazar Denizi’ne dökülür. Kadim bir yolculuğun taşıyıcısı olan bu nehir, 102 bin km² havza alanına sahip olup, toplam uzunluğu 1072 kilometredir. Bunun 548 kilometresi Türkiye sınırları içinde yer alır. Iğdır’a ulaştığında ise yalnızca sınır çizen bir akarsu değil, adeta hayatın kendisi olur. Onun suladığı topraklarda pamuktan buğdaya, kayısıdan mısıra kadar pek çok ürün yetişir. Aras’ın taşıdığı alüvyonlar, Iğdır Ovası’nı Doğu Anadolu’nun en verimli tarım alanlarından biri haline getirmiştir.
Aras’ın bereketi kadar manevi bir yükü de vardır. Rivayetlere göre cennetten çıktığına inanılan bu nehir, çevresinde pek çok yerleşim yerine ve medeniyete hayat vermiştir. Ancak aynı zamanda Azerbaycan Türkleri için ayrılığın, gözyaşının ve hasretin sembolüdür. 1828 Türkmençayı Antlaşması’yla Azerbaycan Türklerini Kuzey ve Güney olarak ayıran doğal bir set haline gelmiş, nice acılara ve nice ölümlere tanıklık etmiştir. Bu yüzden halk dilinde söylenen şu mısralar, Aras’ın taşıdığı derin anlamı en yalın haliyle yansıtır:
“Aras’ı ayırdılar, kum ile doldurdular;
Ben senden ayrılmazdım, zor ile ayırdılar…”
Karasu Çayı ise daha küçük görünse de Aras’ın en sadık kollarından biridir. Iğdır’ın Bulakbaşı köyü kaynaklarından doğar, Ağrı Dağı’nın doğu eteklerini takip ederek Aralık ilçesi sınırlarında Aras Nehri’ne kavuşur. Uzunluğu yalnızca 10,5 kilometre olsa da, Iğdır Ovası için taşıdığı anlam büyüktür. Karasu, bağları, bostanları, meraları canlandırır; çiftçinin tarlasını, köylünün otlağını yeşertir. Yaban hayatı açısından da önemli olan bu akarsuda, Koypu adı verilen Güney Amerika kökenli bir su memelisi dahi yaşamaktadır.
Aras ile Karasu’nun birleştiği noktada yalnızca sular değil, tarihler, kültürler ve yaşam biçimleri de kucaklaşır. Bu iki can damarı sayesinde Iğdır, yüzyıllar boyunca farklı toplulukların yerleşim merkezi olmuş, bugün ise Türkiye’nin tahıl ambarlarından biri haline gelmiştir.
Ancak günümüzde küresel iklim değişikliği, kuraklık ve yanlış sulama yöntemleri bu iki hayat kaynağını tehdit etmektedir. Aras’ın suyu azalır, Karasu’nun yatağı kurursa yalnızca tarım değil, bütün bir bölgenin sosyoekonomik yapısı da büyük zarar görür. Bu nedenle Aras ve Karasu’yu korumak, geleceğe bırakılacak en önemli miraslardan biridir.
Kısacası Aras Nehri ile Karasu Irmağı, Iğdır Ovası’nın yalnızca su kaynakları değil, aynı zamanda kimliğidir. Bu sular, tarihin ve hayatın akışını şekillendirmiş, Iğdır’ı Doğu Anadolu’nun bereketli bahçesine dönüştürmüştür. Onları korumak, aslında toprağı, kültürü ve insanı korumaktır.
Yorumlar
Kalan Karakter: