Iğdır, bulunduğu coğrafi yapı itibarıyla orman bakımından ülkemizin en yoksul ili konumundadır. Bu nedenle hava kirliliğinin en yüksek olduğu kentlerimizden biri hâline gelmiştir.
Tarih boyunca birçok felaketle karşılaşan Iğdır, 1664 Ağrı depreminden sonra 1840 ve 1962 yıllarında da büyük depremler yaşamıştır. Özellikle 1664 ve 1840 depremleri, şehirde çok sayıda can ve mal kaybına yol açmıştır. Eski Iğdır şehri, Ağrı Dağı’nın kuzey yamacındaki Korhan Yaylası’nda kurulmuştu. Ancak büyük depremler sonrası hayatta kalanlar, eski yerleşim alanını terk ederek yaklaşık 361 yıl önce Ağrı Dağı’nın kuzeyindeki düz ovaya inip bugünkü Iğdır şehrini kurdular. Yeni kurdukları bu yerleşim yerine de “Iğdır” adını verdiler.
Ne var ki, yeni yerleşim alanı o dönem Aras Nehri’nin sık sık taşması sebebiyle yer yer bataklık, sazlık ve kamışlık bir bölgeydi. Bu durum sivrisineklerin çoğalmasına ve sıtma hastalığının yayılmasına neden oldu. Yine de Iğdır halkı, tüm zorluklara rağmen gece gündüz çalışarak drenajlar ve arklar açtı; bataklık alanları kurutup bağ ve bahçelerle dolu, yeşil bir Iğdır meydana getirdi. Ancak sivrisinek ve sıtma, uzun yıllar boyunca Iğdır insanının bitmeyen çilesi oldu.
1664 depreminden sonra yeni Iğdır şehrinin yanlış bir yerde kurulması, günümüzde de şehir planlaması açısından önemli sorunlar yaratmaktadır. Bu yanlışlık, 1992 yılında Iğdır il statüsünü kazandığında, şehir henüz 30–35 bin nüfuslu küçük bir ilçe iken telafi edilebilirdi; ne yazık ki yapılmadı. Oysa o dönemde yapılaşma, güneye –dağlık ve sağlam zeminli bölgelere– kaydırılabilirdi. Böylece hem verimli tarım alanları korunur hem de hava kirliliği, çevre ve altyapı sorunları büyük ölçüde çözülmüş olurdu.
Bugün Iğdır doğal gaza kavuşmuş durumda. Yanılmıyorsam, Tuzluca ilçesi ile Melekli beldesine de doğal gaz gelmiş bulunuyor. Karakoyunlu ve Aralık ilçelerine ise bu konuda söz verilmiş durumda. Ancak köylerde hâlâ doğal gaz bulunmuyor. Katı yakıtların kullanımı, özellikle kış aylarında hava kirliliğini ciddi boyutlara taşıyor. İlginçtir ki, Iğdır üzerinden Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti’ne doğal gaz verilmektedir, ancak Iğdır’ın kendi köyleri bu imkândan mahrumdur.
Iğdır, yüzölçümü ve nüfus olarak küçük bir il olmasına rağmen yerleşim yerlerinin büyük bölümü verimli ve sulak tarım alanları üzerinde kurulmuştur. İlde toplam 163 köy bulunmakta; bunların 81’i Tuzluca ilçesinde, geri kalan 82’si ise Iğdır merkez, Karakoyunlu ve Aralık ilçelerine bağlıdır.
Doğal gazın olmaması, yalnızca hava kirliliğine değil, aynı zamanda köylerden kente göçe de neden olmaktadır. Özellikle kış mevsiminde birçok köylü, doğal gaz kullanımı olan Iğdır merkezine geçici olarak göç etmekte; köyler adeta boşalmaktadır.
Oysa Iğdır’ın düz ova yapısı, doğal gaz çalışmalarını hem kolay hem de düşük maliyetli hâle getirmektedir. Hava kirliliğini azaltmanın ve köyden kente göçü önlemenin en etkili yolu, Iğdır’ın tüm ilçe ve köylerine doğal gaz ulaştırmaktan geçmektedir.
Yetkililerden en büyük dileğimiz, Iğdır’ın tüm köy ve ilçelerinin bir an önce doğal gaza kavuşturulmasıdır. Üç devlete sınır, stratejik konumu güçlü, geleceğin parlayan yıldızı olmaya aday bu güzel ve emektar şehrin insanı, bu hizmeti devletten beklemekte ve fazlasıyla hak etmektedir. Dileğimiz odur ki, Iğdır halkının bu gerekli ve masum talebi en kısa zamanda karşılık bulur.
Yorumlar
Kalan Karakter: