Iğdır insanı, Horasan’dan beri hep göçer olmuş, tarihin zorlu sınavlarından geçmiştir. En az 5 bin yıllık eski Iğdır şehrinden, 1664-1840 yılları arasında yaşanan o korkunç Ağrı Dağı deprem, patlama ve heyelanlar sonucu büyük mal ve can kayıpları vererek, bugün Iğdır ilinin kurulduğu ovaya göç etmişlerdir.
Ne var ki Iğdır insanının kaderinden talihsizlikler eksik olmamıştır. Aras Nehri’nin sık sık taşması, bunun sonucunda yer yer bataklıkların oluşması, sivrisinek istilaları ve yaygın sıtma hastalıkları, Iğdır insanının yakasını bir türlü bırakmamıştır. Tabiatla verilen bu amansız mücadele yetmezmiş gibi, 1828 yılında Rus işgali başlamış; Rusların 1917’de bölgeden çekilmesiyle de Ermeni zulmü ve soykırımıyla yüz yüze gelinmiştir.
Iğdır insanı, bu 92 yıllık işgal, zulüm, baskı ve soykırıma direnmiş, çok büyük kayıplar vermiş ama yılmamıştır. Nihayet, 14 Kasım 1920 tarihinde anavatana dahil edilerek işgalden kurtarılmıştır. Ancak Iğdır, üç devlete sınır olan, sınırları kapalı, büyük şehirlere ve pazarlara uzak, dar bir havzada tam 72 yıl boyunca var olma mücadelesini sürdürmüştür. Ağrı İsyanı, sağ-sol çatışmaları, PKK terörü, artan nüfus ve geçim sıkıntıları nedeniyle Iğdır ili, yurtiçi ve yurtdışına yoğun göçler vermek zorunda kalmıştır.
Oysa bu bölge, adeta Doğu’nun Çukurova’sıdır; tahıl, meyve ve sebze ambarıdır. Dünyaca meşhur Ağrı Dağı’nın zirvesinin yüzde 65’ine sahip, ponza taşı ve kaya tuzu yataklarıyla zengin, yüzlerce endemik bitki örtüsü ve hayvan varlığıyla dikkat çeken, dağları, yaylaları, yaban hayatı ve kuş cennetleriyle dolu bir diyardır. Sayısız millet ve medeniyetin harmanlandığı bu topraklar, zengin kültürel mirasıyla, eşsiz damak zevki yaratan yemek kültürüyle, temiz havasıyla, Aras ve Karasu’yla, kayısıyla, tarihiyle ve şahsına münhasır farkını fark ettiren samimi, mert, güler yüzlü, esprili, vatansever yiğit insanlarıyla Iğdır’dır.
İnsan, Iğdırlı ile konuştuğunda psikolojik bir rahatlık hisseder. Iğdır insanı, adeta insan ruhuna şifa veren bir reçete gibidir. Bugün üç devlete sınır olan, Türk dünyasına açılan serhat şehrimiz Iğdır, büyük potansiyeline rağmen henüz hak ettiği yerde değildir. Ancak başta devletimiz olmak üzere, birlik ve beraberlik içinde, vatandaş-devlet iş birliğiyle gelecekte daha güzel bir Iğdır’a kavuşacağımıza inancım tamdır.
Bu vesileyle, tüm Iğdırlı kardeşlerime selam, sevgi ve muhabbetlerimi yolluyorum. Hoşça kalın, dostça kalın.
Yorumlar
Kalan Karakter: