“Ruh” ve “Ruh sağlığı” terimleri, çok sıra dışı, bir o kadar da bizden. Psikiyatri bilimi Türkçe’ye çevrilirken “ruh” kelimesi tercih edilmiş birçok dilden farklı olarak. “Mental sağlık”, güncel olarak belki en uyan tabir olabilir ya da geçmişteki kullanımları gibi “akıl sağlığı” da denebilirdi. Ama “ruh” sanki çok daha “iç”ten, çok daha anlamlı…
Peki, “ruh sağlığı”… O bizden mi? Ne derece farkındayız ruhumuzdan ve sağlığından? Ruh sağlığı sadece “psikiyatri” yazan tabelanın olduğu kapıdan girenleri mi ilgilendirir? Bir göz, kulak, kalp, cilt sağlığından daha az mı önemlidir?
Bir şeyin önemini ne belirler? Herkes bu soruya farklı cevap verebilir ama bence cevap basit: Hayatımızı ne kadar etkiliyor? Kısa bir anıdan bahsetmeden önce size son sorum: Sizce, bir psikiyatrik sorun insanları en fazla ne kadar etkileyebilir?
Iğdır’a ilk geldiğim günlerdi. Kapıdan bir genç ve abisi girdi. Genç topallıyordu. Gencin geliş sebebi: “Hocam, yürüyemiyorum.” - Psikiyatri için ilginç bir başvuru sebebi, değil mi? - Abisi için: “Hocam, yıllardır doktor doktor şehir şehir geziyoruz. Sen de ‘Tedavisi yok.’ de de eve gidelim.” Sonuçta ortopedi, fizik tedavi, metabolizma doktorlarının yürütemediği birine bir psikiyatrist ne yapabilirdi (!)
Gencin bacağına 7 yıl kadar önce kaynar çay dökülmüş. Belli bir süre bacağı yanık kalmış. Sonra bacak iyileşmiş ama genç bir daha hiç normal yürüyememiş. Sonrası klasik: Çeşit çeşit doktorlar, tetkikler, ilaçlar… Her gün sürülen kremler, ağrı kesiciler… Ne bacak ağrısı geçiyor, ne de sekmeden yürüyebiliyor. Oturup kalkmak ise candan can alır şekilde. Okula ara vermiş, evde kendi işlerini bile göremiyor. Artık hastalığına kimseyi inandıramıyor. Kendisi de iyileşebileceğine inanmıyor…
Genç henüz ilk görüşmede telkin ile sorunsuz yürüdüğünde kendisinde ve abisindeki ifade sadece şaşkınlıktı. Güzel haber: 3 aylık tedavi ile şimdi ağrılar yok, günlük hayat akışında. Bir işte bile çalışıyor. Şaşkınlık ancak üçüncü görüşmede duaya dönüşebildi.
Peki, rol mü yapıyordu 7 yıldır? Hayır! Ruhu “sağ” değildi. Ne kadar -bilmeyenler için- tuhaf gelse de psikiyatrik bozukluklar da bir hastalık. Ve bazen öyle hastalıklar ki hayattan tüm bağı kesebiliyorlar. Kaç tane hastalık bir çocuğu 7 yıl boyunca hayattan koparabilir? Bu sadece bir hastalık kaygısı bozukluğuydu. Ağır depresyonlar, kaygılar, algı bozuklukları… “Sadece” bir dikkat eksikliğinin hayatı ne kadar etkilediği ile ilgili cilt cilt kitaplar yazabiliyoruz.
Atalarımız çok güzel demiş: Canın sağ olsun! Ne güzel bir dilek! İnsanın canı sağ olmayınca hiçbir şeyin anlamı olmuyor. Canın sağlığında da ilk sıralarda ruhun sağlığı geliyor. Bugün sadece bir genci konuştuk ama uzağa gitmeye ne gerek? Mutsuz olduğumuz bir gün hiçbir şey yiyemediğimiz olmadı mı? Kaygılı olduğumuz gün uyuyamadığımız? Bedenimiz sağdı belki ama ruhumuz değildi. Canımız da sağ olamadı…
Hepinizin ruhu sağ olsun efendim. Bugüne kadar psikiyatriye bu gözle bakanın da bakmayıp bugünden sonra bakacak olanın da canı sağolsun. Can sağlığınız daim olsun. Yazacağım şeylere en temelden başlamak istedim. Okuyan ve başkalarının okumasına vesile olan herkesin canına can olsun!
Yorumlar
Kalan Karakter: