Iğdır’a geldiğimden beri dikkatimi çeken bir şey var:
Bu şehirde “Kader” ismini taşıyan çok kişiyle tanıştım. Sanki kadercilik, şehrin dokusuna işlemiş gibi…
Ben de küçük bir şehirde büyüdüm.
O yüzden çok iyi biliyorum ki bu, sadece Iğdır’ın değil; birçok küçük şehrin ortak kaderi.
Her durumda şehrin küçüklüğüne, imkânların yetersizliğine sığınmak…
Bu sığınış, gelişimi baltalıyor; var olan imkânların da görünmez olmasına yol açıyor.
Zamanla şehri bir toplumsal karamsarlık sarıyor:
“Bu şehirde bir şey olmaz.”
“Biz unutulmuş bir köşeyiz.”
“Çaba harcasak da boşa…”
Ve sonra olan şu: Kurduğumuz bu cümleler, kendi kendini gerçekleştiren kehanetlere dönüşüyor.
“Bir şey değişmez” dediğimiz için gerçekten değişmiyor. Sonra dönüp, “Bak gördün mü? Haklıydık…” diyoruz.
Dün yine gelenekselleşen buluşmalarımızdan birindeydim. Otizmli çocukların anne babalarıyla bir araya geldik. Artık gerçek hayatta da çok sıkı takipçilerim var; bazı anneler her etkinliğe katılıyor, maşallah.
Bu kez sohbetimiz soru–cevabın dışına taştı.
Konu dönüp dolaşıp şu yere geldi:
“Bu şehirde çocuklarımız için neden imkânlar bu kadar az?”
Ailelerin karamsarlığı hâlâ tam geçmemişti, ama bir fark var:
İlk buluştuğumuz güne göre umut artmış,
öncülük eden ebeveynler ortaya çıkmış.
Yine de “Yapabilir miyiz?” sorusu havada asılı kalıyordu.
Sonra güzel bir noktaya geldik:
Bir şeyler olsun istiyorsak, bir yerden başlamalıyız.
– “Bu şehirde neden otizmli çocuklara uygun etkinlik yok?” diyorsak,
belki de ilk otizm pikniğini biz düzenlemeliyiz.
– “Neden parklar uygun değil?” diyorsak,
engelsiz parklar neden bizim kullanımımızda değil? diye sormalıyız.
– “Bu çocuklar için sosyal alan yok.” diyorsak,
neden bir araya gelip yetkisi olan kişilerden talep etmiyoruz?
Çünkü gerçek şu:
Dünyada özel gereksinimli bireyler için atılan ilk adımlar hep sivil girişimlerle başlamıştır.
Bugün ülkemizde var olan pek çok iyi uygulama da önce birkaç ebeveynin “Yeter artık, biz de varız!” demesiyle doğdu.
O hâlde…
Önce bireysel, sonra birlikte, sonra da sivil güç olarak adım atmalıyız.
Ama bu “kader”den kurtulmak istiyorsak,
şehrin kaderini değiştirme gücü ve yetkisi olan kişilerden de talepkâr olmalıyız.
Benim etki gücüm belki çok yüksek değil.
Ama sizin aracılığınızla önce Iğdır’da bir kamuoyu oluşturmak istiyorum.
Bu mesajı, destek verebilecek herkese ulaştırır mısınız?
Bu şehirde çok sayıda otizmli çocuk ve aile var.
Ve çoğu zaman sesleri duyulmuyor.
Onların sesine kulak vermek ister misiniz?
Lütfen bu gönderiyi, destek olabilecek herkese gönderin
ve yorumlarda ilgili kişileri etiketleyin.
Belki…
Kader’de bir değişiklik yapabiliriz.
Yorumlar
Kalan Karakter: