“Derman” kelimesi, kulağa da gönle de çok hoş gelen bir kelime. Nahçıvan’dan gelen hastalarım bu sözcüğü Türkiye Türkçesinden biraz farklı kullanıyor; doğrudan “ilaç”ın karşılığı gibi. Bu da benim etimoloji merakımı kabarttı tabii. Kelime Farsça kökenli, dilimize çok eski zamanlarda geçmiş. Asıl anlamı “sağlık, şifa” ile eş değer. Kürtçede de benzer bir kullanım mevcut.
İlaçların dertlerimize derman olması, insanlık tarihi kadar eski. Günümüzde eczanelerde satılan ilaçları bitkisel karışımlardan ayrı tutsak da aslında hepsinin kökeni aynı: İlk otu ezip bir yaraya sürdüğümüzden beri derman arayışı hayatımızın merkezinde. Ve her dönemde şu soruları beraberinde getirmiş: İlaçlara nasıl bakıyoruz? Onlara ne kadar güveniyoruz?
Bugün de Iğdır Özel Eğitim Uygulama Okulu’na konuk olduk. En sevdiğim buluşma olan aile buluşmasıydı yine. Konumuz özel gereksinimli çocuklarda kullanılan ilaçlardı. Gerçekten çok değinilesi sorular geldi. Ama bugün sizlere çok ufak bir kısmından bahsetmek isteyeceğim.
Geçtiğimiz günlerde Trump, “otizmin devasını bulduk” dediğinde birçok kişi heyecanlandı. Ama ortada heyecana değecek bir sonuç yoktu. Yine de, eş dost herkes bana henüz olmayan bir ilacı yazdırmaya çalıştı. İşte bu, bizi aynı paradoksa geri götürüyor: Aileler dertlerine deva olacak ilacı istiyor ama aynı zamanda istemiyorlar da…
Gerçek şu ki bugün elimizde otizmi kökten tedavi eden bir ilaç yok. Ailelere desem ki: “Ağrı Dağı’nın tepesine çıkın, falanca çiçeği getirin, onunla ilaç yapacağım.” Eminim herkes birbirinden önce koşar. Ama dikkat eksikliği için elimizde yüksek başarı oranına sahip, kanıta dayalı ilaçlar var. Yine de aileler, ilacın elzem olduğu yerde bile “Hocam ilaca çok karşıyım.” demeye devam ediyor. Üstelik otizmde davranış sorunlarına, dikkat güçlüklerine, öfke ya da kaygıya iyi gelebilecek birçok etkili ilacımız var. Ama fayda etse ve yan etkisi olmasa dahi aileler ilacı bırakmak isteyebiliyor. Ya da faydası kanıtlı, yan etkisi yönetilebilir ve devletin ücretsiz sağladığı ilaçlar dururken, adı bile olmayan sahte “ilaçlara” çok yüksek paralar döken ailelerle karşılaşıyoruz.
Peki aslında ne istiyoruz? Amacımız ilaç kavgası mı, yoksa derman arayışı mı? İnsan kendini çaresiz hissettiğinde “ne deva varsa” koşmak istiyor. Ama bazen gözümüzün önündeki dermandan kaçıyoruz. O zaman da gerçeği değil, hayali aramış oluyoruz.
Evet, bugün otizmi ya da gelişim geriliğini tedavi edecek bir ilaç yok. İleride umarım olacak. Ama şu anda bu çocuklar için özel eğitimlerimiz, bilimsel metotlarımız, terapilerimiz ve bazı durumlarda işe yarayan ilaçlarımız var. Bilim durmaksızın çalışıyor. Bilgi kirliliğinin içinde doğru kalmak çok zor olsa da kalmak zorundayız. Yoksa ilaç varken ilaçsızı, ilaç yokken ilacı ararız. Gerçeği değil, yanılsamayı buluruz.
Azerbeycan Türkü ailelerime dönersek… Onlar, beni hep çok mutlu ediyor. Enerjik, atik ve doktora güvenen tavırları gerçekten takdire şayan. Hep de “Hocam, dermanımız neyse sen söyle” diyorlar. Elbette hekimleri, tedavileri, yöntemleri sorgulamak gerekir. Ama dermandan da şaşmamak gerek.
Herkesin derdine, deva, derman ve şifa dileğiyle…
Yorumlar
Kalan Karakter: