Milletlerin hafızası, yalnızca yazılı belgelerle veya resmi arşivlerle korunmaz. Onların asıl kimlik ve ruhunu yaşatan, gündelik hayatın izlerini taşıyan eşya, kıyafet, alet ve hatıralardır. İşte bu noktada Karakoyunlu beldemizde 6 Ağustos 2021’de açılan Karakoyunlu Ata Ocağı, sadece bir sergi alanı değil; aynı zamanda tarih bilincimizi pekiştiren, geçmişimizi hasretle yâd ettiren bir kültür mabedidir.
Ata Ocağı’nda sergilenen tarım aletleri, eşyalar ve yöresel kıyafetler, aslında bizlere büyük bir gerçeği hatırlatıyor: Atalarımızın alın teri, sabrı ve mücadelesi olmadan bugünlere ulaşamazdık. Bir sabanın demirinde, bir çeyizin nakışında, bir kepçenin tahtasında sadece eşya değil; koca bir hayatın, bir kültürün, bir dönemin hikâyesi saklıdır.
Müzenin kurucusu ve İSTAD Genel Başkanı Sefer Karakoyunlu’nun da ifade ettiği gibi amaç, “geçmişi günümüze taşımak ve gelecek nesiller üzerinde tarih bilinci oluşturmaktır.” Bu düşünce, tarihe yalnızca akademik bir disiplin olarak değil, aynı zamanda toplumsal hafızayı diri tutan bir değer olarak yaklaşmanın önemini gözler önüne sermektedir.
Iğdır, üç devlete komşu olan, Türk dünyasına açılan kapımız Serhat şehridir. 1992’de il olan bu topraklarda Karakoyunlu aynı yıl ilçe merkezi statüsünü kazanmıştır. Bugün burada açılan Ata Ocağı, aslında sınırda değil, tarihin merkezinde olduğumuzu bizlere bir kez daha göstermektedir.
Geçtiğimiz Temmuz ayında Karakoyunlu Ata Ocağı’nı tekrar ziyaret etme imkânım oldu. Sayın Sefer Karakoyunlu ile yaptığımız görüşmede, gösterdiği misafirperverlik ve emeklerinin samimiyetine bir kez daha tanık oldum. Çalışmalarına verdiği gayret, sadece bir müze kurmakla kalmamış; aynı zamanda gelecek nesillere bırakılacak en kıymetli mirası, yani tarih şuurunu kazandırmıştır.
Kültürel mirasımızı koruyan ve geçmişin hatıralarını geleceğe taşıyan Karakoyunlu Ata Ocağı, her ziyaretçisine şu hakikati fısıldamaktadır: “Tarih sadece okunmaz, yaşanır; sadece öğrenilmez, hissedilir.”
Yorumlar
Kalan Karakter: