Rahmetli babam hayattayken fırsat buldukça güzel ükemi gezdirmişti. Gezmek; insanın sürekli yaşadığı yerden kısa süreliğine de olsa uzaklaşması, hayata baktığımız pencereleri çoğaltıyor. Açılan her pencere yeni bir doğum, yaşam.
Turistik açıdan ilk tura dostlarla, kendi ekmeğimi kazandığım yıllarda gittim. Bu bir Karadeniz turuydu. Yaşadığım İzmir’in ilçelerine günlük, birkaç günlük gezilerim tabi ki olmuştu. Ülkemin doğusunu haritalardan, kitaplardan, filmlerden görmüş, gitmemiştim. Türkiye’nin batısında yaşayan bir kişi olarak güneşin doğduğu yeri; doğuyu merak ediyordum. Yarım asra yaklaşırken 48 yaşında gitmek nasipmiş. Hem öyle bir nasip ki aşkla çevrili...
Aşkla gidilen her yer güzel değil mi? Sanki bir ağacı ilk kez görürsünüz. Gökyüzünün maviliğinde denize atlar, denizde gökyünüze kanatlanırsınız. Her gün açtığınız kapıyı ilk kez açtığınızı sanırsınız. Aşkın verdiği mutluluk sizi masalsı bir dünyayı döndürmeye yüreklendirir. İşte ben de böyle bir masala adım attığım süreçte sana geldim Iğdır. Seni ilk defa görürken aşkı da ilk kez görüyordum. İlk kez görüyordum çünkü gerçek aşkı yaşıyordum. O nedenle sen benim için aşıklar şehrisin. Aşıklar olmanın yanı sıra da dostluk şehrisin. Dostlarımla geldim sana. Dostlarımla mı geldim sadece? Dostumun da şehrisin. Sana gelmemize yol açan şair-yazar dostum Fatma Aras’tır.
Şiirin çağrısıyla tanıştığım, tanışıklığın dostluk kervanında kelimelerle, imgelerle buluşturduğu yolda, dizelerinin dünyayı yaşanılır kıldığı bir insan Fatma Aras.
Fener ateşini gördük kimi zaman alay, çoğu zaman deniz / Alıngan palmiyelerin saçlarında ay / Terini sileriz Pasaport kahvesinin, yanağımızda kar / Martılar özenir dostluğumuza, vapurlar sevinir / Akan bir kumsalın gamzesinde gökyüzü gizlenir
dizelerimle seslenmiştim Fatma’ya 2013 yılı Şubat ayında çok sevdiğimiz Pasaport’ta... Fatma da şu dizeleri ithaf etmişti bana:
“...Benim yaralı kardeşim, türküler / geceye konuk bir kızın masalı / yüreğimi sığdırıyor içime / bundan ötürü gömüğüm kendime / nasıl döner yaslı gönlüm / bu tanıdık kırgınlığa...”
İşte böyle Iğdır, dizeler diz çöktürtmedi acılar karşısında. Bir güçtü şiir; yenildiğinde kazanmak için. Neyi kazanmak? Yaşamı. Aşk ve dostlukla sana gözümü açtığımda fark ettim ki; sen de şiirsin Iğdır. Nasıl bir şiir misin? Anlatayım.
Fatma Aras dostumun "1 gün 3 ülke" etkinlik davetiyle sana gelmeye karar verdim. Bu kararda şair dostlarımla gelecek olmamın etkisi büyüktü. Yazımın başında dediğim gibi aşk da o güzel bakışıyla karşımdaydı öğleüstü. İzmir’den başkente, başkentten de sana uçtuğumuzda hakikaten bir masala indim. Demek ki hakikatli masaldı. Türkiyemin en doğusundaki Iğdır Şehit Bülent Aydın Havalimanı, sanki çocuklar oyun oynasın diye yapılmıştı. İçimizi bir sıcaklık kapladı. Mütevazı, şirin binandan çıktığımızda bizi, uçsuz bucaksız bir ova karşıladı. Ağrı Dağı’nı gördüğümüzde diz çökecektik yüksekliğine. Vazgeçtik, ses çıkarmayalım, uyuyan dağını uyandırmayalım dedik. Küçük Ağrı’nın oyunlarına gelmedik, kardan top değil, adam yapanlara gülümsedik. Dört ülkenin insanlarına seslendik: “Birbirimizden farkımız yok! Doğarız, büyürüz, yaşlanırız, ölürüz. Kime kalır bu dünya? Hepimiz geceleyin bakarız aya. O zaman iyi davranalım yaşlı dünyamıza! O dönsün ki biz de sevelim, sevilelim!”
Iğdır Öğretmenevi ’ne gittiğimizde şairin dizeleriyle “Ağır ağır” çıkmadık merdivenleri. Çocukluğumun büyükbaba evindeki merdivenler geldi aklıma. Uzun, her basamağı bir durak gibi bekletmeye hevesli. Adımlarım o hevesi kırar, hızla çıkardı merdivenleri. Hemen odalarımıza gidip yerleştik yerleşmesine ama ruhum sanki Ağrı’nın zirvesine çıkıp inmedi. Aşkın etkisindendi.
O zamanki belediye başkanı bizleri kabul etti, sohbet etti, bir güzel ağırladı. İzmir’de üniversite yılları geçmiş bir kişi olarak memleketimizi sevdiğini söyledi. Kendisinden sende, İzmir Caddesi olduğunu duyduğumuzda bir hoş olduk, daha bir ısındık sana.
Aşkla sabahları içtiğimiz kelle, ayak paça çorbanın lezzetini başka hiçbir yerde bulamadık. Ne midemiz ne de bütçemiz sarsıldı bugünler gibi. Iğdır, senin lezzetin de havan da başkaydı. Soğuk bir iklime geleceğimizi düşünürken bize ılık elini uzattın. Akdeniz iklimiyle karşılaşmak şaşırttı bizi. Aşkıma baktığımda, Ağrı’nın karları erimişti sanki. Ruhlarımız yaz mevsimindeydi. Sana baharı aşıp yazı da getirttik ya Iğdır, kahkahalarla gülmüştün. Bir kenti güldürebilirsen, yaşaman için seni kabul eder. Mutlu etmişsindir onu. Dostum Fatma’ya baktığımda o mutluluğu arıyordu yani çocukluğunu... Senin Aralık ilçen Yukarı Aratan Köyü’nde doğmuştu. Anıları tarın kederli sesiyle hızla aktı Aras’a, oradan Hazar’a döküldü. Kim bilir hangi ülkenin anılarına karıştı? İnsan gider anıları kalır değil mi? Anılardır bu dünyadan göçenlerimizin acılarını bir nebze olsun durduran. İşte Iğdır, sen öyle güzel bir şehirsin ki, yaşayanlar kadar dünyamızdan gidenlerin de bayramını kutlarsın. Sultan Nevruz Bayramını...
Aşk bir bayram değil midir? En güzel hale büründüğün. Işığın, sevginle çevreni de dirilttiğin, yürüttüğün, yaşattığın. Gerçek aşk böyledir. Sadece sen değil çevren de bayramı yaşar. Hele de mevsimlerden baharsa... Sultan Nevruz Bayramı’nda ne güzel gelenekleri, renkleri canlandırıyorsun. Geçmiş yılın kirlerini yıkayarak işe başlıyorsun. Evlerini, bağlarını, bahçelerini şımartıyorsun. Suyun, ateşin, rüzgarın, toprağın kutsadığı Çarşambalardan ne çok şey öğretiyorsun. Sultan Nevruz Bayramı sen bir öğretmensin. Daha güzel bir dünyada yaşamamız için bizi yetiştiren, yenileyen. Tabiatla birlikte yeniden doğmamızı sağlayan. Kırmızı yumurtalardan, çerezlerden, meyvelerden gözlerimizi alamayan.
Kapıları dinledik. Ne çok şey söylediler bize; doğup emekleyenleri, gelip geçenleri... Niyetlerimiz barışa, adalete, sağlığa, emeğe, mutluluğaydı. Buğday, mısır, nohutlarla yetişen semeni miydi biz miydik?
Şair dostum Dilek’in verdiği güçle, şair dostum Fatma’nın desteğiyle tuttuğum dileğe dönersem, gerçek oldu Iğdır. Sana aşkla geldim eşle döndüm İzmir’e. Kalan ömrümüze verilmiş söz oldun. Eşimin dediği gibi, "1 gün 3 ülke etkinliğinde bize yeni bir ufuk kazandıran Fatma Aras, Tuğşad Ata Türkmen, Mehmet Kum, Tuğrul Keskin, Coşkun Oğuz, Oruç Akpulat ve yaşattıkları nevruz gelenekleriyle Melekli'nin güzel insanlarına, yol arkadaşlarımız şair dostlarımıza selam olsun!” Ve sana selam olsun Iğdır! Hepimizi kucakladığın için.
Her daim kızın
Neslihan Perşembe Kulakoğlu
IĞDIR'A MEKTUP AŞKLA GEZDİĞİM, DOSTUMUN MEMLEKETİ IĞDIR
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: