Ekonomik belirsizlikler, jeopolitik krizler, savaşlar ve dijital risklerin arttığı günümüzde, yatırımcılar için güvenli limanın yine altın olduğunu söyleyen Demaş A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Cumhur Kitiş, altının sadece değerli bir metal değil, zamanın testinden geçmiş bir varlık koruma aracı olduğunu vurguladı. Kitiş, küresel sistemdeki istikrarsızlığın derinleştiği bu dönemde, yatırımcıların yönünü yeniden fiziki altına çevirmesi gerektiğini belirtti.
İhlas Haber Ajansının Haberine göre Küresel belirsizliklerin derinleştiği ve yeni krizlerin biriktiği bir dönemde, yatırımcılar için en sağlam limanın yine altın olduğunu dile getiren Kitiş, "Dünya bir kez daha belirsizliğin koyulaştığı, güven arayışlarının hız kazandığı bir dönemden geçiyor. Son günlerde gözlemlediğimiz geçici olduğunu düşündüğüm durulmalar gerçekten çözümlenmiş sorunların göstergeleri değil, daha büyük ihtimalle fırtına öncesi sessizlik görüntüsünde" dedi.
Kitiş, çözüme değil, çözümsüzlüğe doğru ilerlendiğini ve her gün yeni bir kriz başlığının küresel sistemin istikrarsızlığını daha görünür kıldığını ifade etti. "Bu tür bir dünyada, yatırımcıların artık daha net bir gerçeği görmesi gerekiyor; Altın yalnızca değerli bir metal değil, zamanın testinden geçmiş bir varlık koruma aracıdır. Ülkemizin mevcut ekonomik konjonktürü ve dünya genelindeki finansal sistemin kırılganlığı düşünüldüğünde, uzun vadede güvende kalmanın en mantıklı yolu fiziki altına sahip olmaktan geçiyor" şeklinde konuştu.
"Altın Sabırsız Olanı Değil, Sabreden Yatırımcıyı Ödüllendirir"
Kısa vadeli iniş çıkışlara aldanmadan, yatırımın rotasını uzun vadeli güvene çevirenler için altının, bugün her zamankinden daha stratejik bir konumda yer aldığına değinen Ahmet Cumhur Kitiş, "Kısa vadeli fiyat dalgalanmaları, yatırımcının rotasını şaşırtmamalı. Asıl hedef, altın varlığımızı artırmak ve portföyümüzü sağlamlaştırmaktır" dedi.
Kitiş, altının gerçek kıymetinin zaman içinde ve kriz anlarında kendini gösterdiğini vurgulayarak, bireysel yatırımcıların portföylerinin en az yüzde 30 ila yüzde 40'ını altın ile güçlendirmesinin yalnızca akıllı bir tercih değil, aynı zamanda stratejik bir gereklilik olduğunu belirtti. "Altın sabırsız olanı değil, sabreden yatırımcıyı ödüllendirir. Ne borsa kadar dalgalı, ne de döviz kadar spekülatiftir. Ama kriz geldiğinde hepsinden önce ayakta kalan da odur" ifadelerini kullandı.
Merkez bankalarının, büyük fonların ve devlet rezervlerinin bile yönünü yeniden altına çevirmesinin tesadüf olmadığını dile getiren Kitiş, Türkiye'de de yastık altındaki altınların tekrar önem kazandığına dikkat çekerek, bunun sadece kültürel bir gelenek değil, aynı zamanda içgüdüsel bir refleks olduğunu söyledi.
"Altın Alırken Hedefimiz Fiyat Değil, Sahip Olduğumuz Altın Miktarı Olmalı"
Kitiş, son olarak, ekonomik modellerin değişebileceğini, para birimlerinin çökebileceğini ve güven algısının kaybolabileceğini ancak altının tarihi işlevinin asla kaybolmayacağını belirtti. "Çünkü altın sadece yatırım değil; dirençtir, korumadır, zamanın testidir" diyen Kitiş, şu uyarılarda bulundu:
"Altın alırken hedefimiz fiyat değil, sahip olduğumuz altın miktarı olmalı. Sayıya, gramaja, fiziki varlığa odaklanmalıyız. Fiyat gelip geçer; altın kalır. Altının fiziki olarak elde bulundurulması, bugünün dijitalleşmiş ama kırılgan finansal yapısında daha da kıymetli hale geldi. Banka sistemlerine, dijital para politikalarına veya dış müdahalelere karşı gerçek güvence hala elinizde tuttuğunuz saf altındır. Kısa vadeli kazanç beklentisiyle değil, orta ve uzun vadeli bir stratejiyle hareket edenler altından gerçek anlamda kazanç sağlar. Bu da portföylerde altına en az yüzde 30 ila yüzde 40 oranında yer verilmesini zorunlu kılar."
Kitiş, Türkiye'de son dönemde yastık altı altınların yeniden değer kazanmasının sadece ekonomik bir tepki değil, halkın içgüdüsel olarak riskten kaçış refleksi olduğunu ve bu eğilimin artmasının markaların topluma dokunan güven modelleri inşa etmesini gerektirdiğini söyledi. Sözlerini "Sonunda hep altın kazanır. Bu, yalnızca bir gözlem veya slogan değil, tarihin defalarca ispatladığı bir gerçektir. Zamanı geldiğinde yalnızca o konuşur. O zaman çoktan geçmiş olanlar, sessizce izler" ifadeleriyle tamamladı.
Yorumlar
Kalan Karakter: