Şevki Akgün, 10 Ocak 1965'te Konya'nın Yunak ilçesinde dünyaya gözlerini açtı. Yokluk içinde, zorlu şartlarda geçen öğrencilik yılları, onu azimli ve dirençli bir genç yaptı. Okulunu bitirip öğretmenlik hayalini kurarken, 19 Mayıs Üniversitesi Amasya Eğitim Yüksek Okulu'ndan mezun oldu.
Manevi Destek ve İlk Görev Yeri
Üniversite yıllarında Kredi Yurtlar Kurumu'na yerleşemeyince, Amasya'da faaliyet gösteren Said Nursi cemaatine ait yurtlarda kaldı. Burada hem eğitimine devam etti hem de manevi değerlere olan bağlılığını pekiştirdi.
Mezun olduktan sonraki ilk görev yeri, Doğu'nun en zorlu köşelerinden biriydi: Iğdır'ın Aralık ilçesi Kolikent Köyü. Şevki Öğretmen, birleştirilmiş sınıfta eğitime başladı. Köyü ve köylüyü kısa sürede kalpten sevdi. O dönemde köyden birçok genç, terör örgütü PKK'ya katılıyordu. Şevki Öğretmen, üniversite yıllarında edindiği manevi birikimi kullanarak gençleri topluyor, onlarla dinî sohbetler yaparak gençlerin örgüte katılımını ciddi ölçüde azalttı.
Tehdit ve İki Farklı Ses
Bu durum, teröristlerin hedefi olmasına neden oldu. Bir akşam, silahlı kişiler lojmanına gelerek onu korkunç tehditlerle uyardılar: Okulda Bayrak çekilmeyecek, Atatürk'ten bahsedilmeyecek, sosyalizm anlatılacak ve en önemlisi köyün sırları devlete verilmeyecekti.
Şevki Öğretmen, yaşadığı şokla Aralık ilçesi karakoluna gidip durumu bildirdi. Bu olay, onu derinden sarsmıştı.
Bir hafta sonu Iğdır'da, aynı zorluklarla mücadele eden Kayserili Süreyya öğretmenle karşılaştı. Süreyya öğretmen, ona Siirt'te ölümden kaçıp Ankara'da serseri kurşunla hayatını kaybeden okul arkadaşının hikâyesini anlattı. "Ölüm bizi burada bulacaksa ondan kurtulamayız. Kafana takma, Allah'a tevekkül et. Dayan, Allah bizimledir," dedi.
Şevki Öğretmen, bir yandan memleketine dönmeyi düşünürken, diğer yandan köyde kurduğu samimi bağlar onu tutuyordu. O köyde yaşayan gurbet görmüş,yüreği insan sevgisi ile dolu Mehmet Abi, onun yanına geldi. Konya'da inşaatlarda çalışıp başlık parası biriktirmiş olan Mehmet Abi, Konyalı Şevki öğretmeni bağrına bastı. "Korkma hoca," dedi. "Biz senden memnunuz. Sen bizim çocuklarımıza okuma yazma öğretiyorsun. Senden öncekiler gitti. Sen bizi sevdin, biz de seni. Korkma hoca, sana hiçbir zarar gelmez. Biz varız burada."
Bu destek, Şevki Öğretmen'in kalbine su serpmiş, zorlu görevine devam etme gücü vermişti.
Sonu Gelmeyen Vahşet
Ancak hain pusular, Şevki Öğretmen'in fedakârlığına son vermek için hazırdı.
29 Nisan 1992, bir cumartesi günü. Şevki Öğretmen, Aralık'tan minibüsle köyüne dönerken, köyün girişine çok az bir mesafede minibüs eli silahlı teröristler tarafından durduruldu. Öğretmeni araçtan alıp Ağrı Dağı'na doğru tepelik bir yere götürdüler.
Kısa süre sonra, birkaç el silah sesi duyuldu. Şevki Akgün, görevinin başında şehit olmuştu.
Teröristler, vahşetlerini sürdürerek Şevki Öğretmen'in cansız bedenini minibüsle köy meydanına yakın okulun bahçesine getirdiler. Ardından, getirdikleri iple şehidin naaşını okulun Bayrak Direği'ne bağlayıp havaya birkaç el ateş ederek uzaklaştılar.
Köylüler, kahramanca öğretmenlerinin bedenini çözdüler ve durumu güvenlik güçlerine bildirdiler. Iğdır Devlet Hastanesi'ndeki otopsi işlemlerinden sonra Şehit Öğretmen Şevki Akgün, memleketi Konya'nın Yunak ilçesine uğurlandı.
Şevki Öğretmen'in şehadeti, Iğdır'ı ve tüm eğitim camiasını derinden sarstı. Yıllar sonra Iğdır'da, onun aziz hatırasını yaşatmak için bir okula "Şevki Akgün İlköğretim Okulu" adı verildi. O, vatan sevgisi ve ilim uğruna canını feda eden, görev aşkıyla dolu bir kahraman olarak tarihe geçti.
Yorumlar
Kalan Karakter: