Araştırmacı yazar Rufat Gürel yazdı… Iğdırlı olmak.
Iğdırlı olmak sadece Iğdır nüfusuna kayıtlı olmak, Iğdır’da yaşamakla olmaz. Iğdrlı olmak kendini yürekten aidiyet duygusu içinde hissetmekle olur. Farklılığı zenginlik görmek, ortak yaşama duygusunu ön plana çıkarmakla olur.
Aidiyet ne demek, ait olmak demektir. Toplum veya çevre tarafından kabul edilmek, bulunduğu ortamın bir parçası olduğunu hissetmek terimleri aidiyeti oluşturur. Bireyin bulunduğu ortamda kabul görebilmesi için ortamın kurallarına ayak uydurması gereklidir. Bu da sadece aidiyet duygusu ile sağlanabilmektedir.
Iğdır bulunduğu coğrafi konumu, stratejik öneminden dolayı hep bir geçiş bölgesi olmuş, bir çok kültür ve medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Sürekli hakimiyet savaşlarının yaşandığı Iğdır’da son 10 asır içinde onlarca devletin hakimiyetin de kalmıştır. 1664, 1840 yıllarında tabiatın gazabına uğrayan yalanan büyük depremler sonucu, 6000 yıllık eski Iğdır şehirinden, 359 yıl önce şimdiki Iğdır şehrini kurulmuştur. Iğdır en uzun süre işgal altında kalan ilimiz. 90. yıl Rus işgalinde kalmış, 3 yıl Ermeni zulümlünü görmüştür. Yaşanan işgal, baskı, soykırım, savaş ve iç savaş yaşamıştır. İçinde yaşayan 4 halktan 2 gitmiş, Türk ve Müslüman halk çok büyük sivil kayıbı yaşamıştır. Halk yaşanan olaylar yüzünden “Kaç Ha Kaç” ile mülteci olup topraklarından ve yaşadığı yerden uzak kalmıştır.
Iğdır Misak- Miliye dahil olmayan Batı Azerbaycan eski İrevan Türk Hanlığının bir parçası olup elimizde yadigar tek Türk yurdudur. Iğdır halkının direniş ve kahramanlığı, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ileri görüşlüğü, Şark Kahramanı Kazım Karabekir Paşa ve Iğdırlı Halk milislerinin sayesinde 14 Kasım 1920 yılında işgalden kurtarılmıştır. Iğdır’ın işgalden kurtarılmasıyla Iğdır’dan gaçgın olanlar, İrevan göçmenleri, çevre il ve ilçelerden gelenlerle Iğdır tekrar Türk yurdu haline gelmiş, Iğdır 3 devlete sınır, sınırları kapalı, büyük şehir ve pazarlara uzak dar bir havzada büyük sıkıntılar yaşamıştır. 3 farklı İl merkezine nahiye ve ilçe merkezi olmuştur. Iğdır Ağrı, Erzurum, Kars illerinin gölgesinde uzun yıllar geçirmiştir. Pirinç, pamuk, şekerpancarı gibi tarım ürünlerinden mahrum kalmış, mevcut tarım ve hayvancılık, 3 devlete olan sınır ticareti ve potansiyelini yeterli değerlendirmemiştir.
Türk dünyasına açılan güneşin ilk doğduğu bu serhat şehrimiz Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün büyük öngörüsü sayesinde 1932 yılında İran devleti ile yapılan antlaşma sayesinde Nahçivan sınırından toprak ile Küçük Ağrı Dağı alınmıştır. Böylece Ağrı Dağı bütünlüğü bize geçmiş, Nahçivan’a sınır olmuşuz, kaçak geçiş ve İsyanlar önlenmiştir. Ağrı Dağının zirvesi dahil % 65 hissesi Iğdır iline geçmiştir. Yine Atatürk’ün öngörüsü sayesinde Türkiye Kars antlaşmasıyla Nahçivan’a garantör olmuş, yapılan bu hamleler sonucu Iğdır ve Nahçivan’ın güvenliği sağlanmıştır. Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün öngörüsü, Iğdır insanının ve kahraman ordumuzun direnişi olmasaydı, Ermenistan Iğdır ile Nahçivan’ı alır. Ermeni sınır Aras nehrinin güneyinde olur Iğdır ile Nahçivan Derelyez ile Zengezur’un akıbetini yaşardı.
Iğdır Kars ilinin bir ilçesi iken 1992 yılında İl merkezi olmuştur. Aynı yıl Nahçivan Dil Ucu sınır kapısı açılmıştır. Iğdır 1992 yılında 30-35 bin nüfuslu küçük bir ilçe merkezi iken bugün hızla gelişen il merkezi 120 bine ulaşan, gelecek vadeden bir serhat şehrimizdir.
Tarih asla ve asla elveda demez. İleride bir yerde görüşürüz der. Geçmiş tarihimizi iyi bilmeliyiz. Yaşadığımız geçmiş acılardan ders çıkarmalıyız. Aidiyet duygusu içinde, farklılığı zenginlik kabul edip, Iğdır insanın hiç de faydasına olmayan, fitne, fesat, fücürden uzak durmalıyız. Iğdır insanı ayrılık değil kardeşlik istiyor. Birlik, beraberlik istiyor. Ortak yaşama iradesi istiyor. Öbürüsünün bizi götüreceği Allah korusun çıkmaz sokaktır.
Iğdır insanı aş istiyor, iş istiyor, mevcut tarım, turizmi, hayvancılık, yer altı kaynaklarımızın iyi değerlendirilmesi, sağlık, eğitim, alt yapı sorunlarının çözülmesi, diğer sınır kaplılarının açılması, kültür, sanat, edebiyat, spora önem verilerek Iğdır ilinde göçü tersine çeviren, yaşanılabilir bir kültür şehri istiyoruz. Birlikten beraberlikten güç doğar. Çevre illerin gölgesinde, kaynaklarını yeterince değerlendiremeyen, üç devlete sınır, sınırları kapalı, aidiyet duygusundan yoksun bir il istemiyoruz. Mezhep ve ırk dayalı bir ayrılık ve ötekileşmeyi red ediyoruz. Birlik, beraberlik, aidiyet duygusu içinde gelecek güzel günlerin, gelişmiş bir Iğdır’ın hayalini kurmak ve gerçekleştirmek zorundayız. Bu duygularla tüm Iğdırlı kardeşlerimi yürekten selamlıyorum. Hoşça kalın, dostça kalın.
Yorumlar
Kalan Karakter: