Birleşmiş Milletler'de düzenlenen Yüksek Düzeyli Uluslararası Konferans, Filistin Meselesine Barışçıl Çözüm Bulunması ve İki Devletli Çözümün Hayata Geçirilmesi gündemiyle onlarca ülkeden üst düzey diplomat ve hükümet yetkilisinin katılımıyla başladı.
İhlas Haber Ajansının haberine göre İsrail'in Gazze ve Batı Şeria'daki politikaları nedeniyle iki devletli çözüm umutlarının azaldığı bir dönemde, konferansta somut adım çağrıları ve "zamanın hızla tükendiği" uyarıları ön plana çıktı.
Konferansın Açılışı ve Temel Mesajlar
ABD'nin New York kentindeki BM Genel Merkezi'nde iki gün sürecek olan konferansın eş başkanlığını Fransa ve Suudi Arabistan'ın dışişleri bakanları Jean-Noel Barrot ve Faysal bin Ferhan ile BM Genel Sekreteri Antonio Guterres üstlendi. Açılış konuşmalarında, İsrail-Filistin çatışmasına çözüm olarak iki devletli formülün aciliyeti vurgulandı.
Fransa'dan Net Destek ve Tanıma Adımı
Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot, BM Genel Kurulu'ndaki hitabında, Fransa'nın Yahudi halkının var olma hakkını tanıdığı gibi aynı hakkın Filistin halkı için de geçerli olduğunu kabul ettiğini belirtti. Barrot, "Fransa, şiddet döngüsünün sona erdirilmesinin tek alternatifinin bu iki halkın iki ayrı devlette, barış ve güvenlik içinde yan yana yaşaması ihtimali olduğuna inanmaktadır" dedi.
Barrot, Gazze'deki askeri operasyonların ve Batı Şeria'daki yerleşimlerin hızla artmasının barış düşüncesini tehlikeye attığını vurgulayarak şunları ekledi: "On binlerce sivilin hayatını kaybettiği, nüfuslarının kitlesel olarak yerinden edildiği, ailelerin parçalandığı, ibadethanelerin, hastanelerin, okulların bombalandığı, insani yardım ve gıda dağıtımının kanlı bir felakete dönüştüğü bir ortamda, savaşla harabeye dönmüş Gazze, bugün neredeyse bir ölüm evine dönüşmüştür."
İsrail Meclisi'nin (Knesset) geçen hafta Batı Şeria'nın tamamen ilhakını onaylamasının süreci daha da umutsuz hale getirdiğini belirten Fransız bakan, "Bu duruma kesinlikle boyun eğemeyiz ve daha fazla bekleyemeyiz. Çünkü zaman artık aleyhimize işliyor" ifadelerini kullandı. Barrot, "İki devletli çözümün her zamankinden daha fazla tehdit altında olduğu bir dönemde, Fransa, Filistin Devleti'ni tam anlamıyla tanımaya hazırdır ve bunu önümüzdeki eylül ayında gerçekleştirecektir" diyerek önemli bir adımın sinyalini verdi.
Suudi Arabistan'dan Somut Mekanizma Vurgusu
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan Al Suud, ülkesinin Filistin halkının ekonomik olarak güçlenmeden barışın inşa edilemeyeceğine inandığını belirtti. Suudi Arabistan'ın Filistin ekonomisinin ilerletilmesi ve işbirliğinin geliştirilmesi için çalıştığını vurgulayan Ferhan, Dünya Bankası ve IMF gibi uluslararası kuruluşların Filistin halkına yönelik kalkınma finansmanı ve teknik destek sağlamadaki kritik rolüne dikkat çekti.
Ferhan, ülkesinin 1967 sınırları içinde ve başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin Devleti'nin kurulması için çabalarını sürdürdüğünü vurgulayarak, "Bu, bölgede adil, kapsamlı ve kalıcı bir barışın sağlanmasının temel taşıdır" dedi. Suudi bakan, "İşgali sona erdirecek, bağımsız Filistin Devleti'ni kuracak ve güvenliği sağlayacak somut mekanizmaları hayata geçirmek için çalışıyoruz" ifadelerini kullandı.
BM Genel Sekreteri Guterres: "Filistin Devleti Bir Haktır"
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ise Filistin sorununun iki devletli formülle çözülmemesinin İsrail'in küresel düzeyde artan yalnızlığını daha da derinleştireceğine dikkat çekti. Guterres, "Açık konuşalım. Bir Filistin Devleti, ödül değil bir haktır. Bu hakkın reddi, tüm dünyada aşırılık yanlılarına verilmiş bir armağandır" dedi.
1967 sınırları temelinde, Kudüs'ün her iki devletin de başkenti olduğu güvenli ve tanınmış sınırlar içinde yan yana yaşayan İsrail ve Filistin devletlerinin uluslararası hukuka ve BM kararlarına uygun olduğunu ifade eden Guterres, "Zaman tükeniyor. Her geçen gün güven azalıyor, kurumlar zayıflıyor, umutlar tükeniyor. Bu yüzden uluslararası toplumu ve tüm yetkili tarafları, iki devletli çözümü yaşatmaya ve bunu gerçekleştirecek, acil, somut ve geri dönülemez adımları atmaya davet ediyorum" çağrısında bulundu.
Guterres, bunun yalnızca siyasi bir mesele değil, ortak değerler ve ilkelerle ilgili bir mesele olduğunu vurgulayarak sözlerini tamamladı: "Hiçbir ulus, kalıcı güvensizlik içinde yaşamamalı. Hiçbir halk da sürekli bir işgalin altında yaşamak zorunda bırakılmamalı. Bu, Birleşmiş Milletler Şartı'nın ve uluslararası hukukun vaadidir. Bu, vicdanın çağrısıdır. Bu çağrıya, açıklıkla, cesaretle ve kararlılıkla yanıt verelim."
Yorumlar
Kalan Karakter: