Iğdır ili dar bir havzada çok önemli stratejik bir konumda olup, eski İpek Yolu üzerinde bulunmaktadır. Bu önemli özelliğinden dolayı, Iğdır ili her zaman bir geçiş bölgesi olmuş ve hakimiyet savaşlarının yapıldığı bir vatan toprağı haline gelmiştir.
Iğdır ilinin son iki yüz yıllık tarihine baktığımızda, 1747-1828 yılları arasında İrevan Hanlığı’na bağlı olduğunu görürüz. İrevan Hanlığı’nın 1827 yılında Çarlık Rusya tarafından işgal edilmesiyle 1828’de Türkmençayı Antlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşmayla Ruslar, Aras Nehri’nin kuzeyi ile güneyinde bulunan Iğdır ilini, Kaçarlar ise sadece Aras Nehri’nin güneyine sahip olmuşlardır. Stratejik ve askeri öneminden dolayı Ruslar, Iğdır ili Aras Nehri’nin güneyinde olmasına rağmen bu bölgeyi Kaçar Devleti’ne vermemiştir.
Iğdır, İrevan Hanlığı yönetiminde 81 yıl kalmıştır. Ruslar ise Iğdır’da 1828-1917 yılları arasında 89 yıl boyunca hâkimiyet sürdürmüştür. İrevan Hanlığı’nı işgal eden Çarlık Rusya, Erivan Vilayeti’ni kurmuş ve Iğdır ilini sancak merkezi olarak bu vilayete bağlamıştır. 1917 Bolşevik İhtilali ile Ruslar bölgeden çekilmiştir. Bölgede Azerbaycan Türkleri, Ermeniler, Müslüman ve Yezidi Kürtler yaşamaktaydı. Kars, Ardahan ve Batum illerini 1918 yılında Brest Litovsk Antlaşması’yla Osmanlı Devleti’ne bırakan Ruslar, Iğdır ilini bırakmamışlardır. 1918 Mondros Ateşkes Antlaşması’yla Osmanlı kuvvetleri bölgeden çekilmiştir. Aynı yıl Ermenistan ve Azerbaycan Cumhuriyetleri kurulmuş, ancak Azerbaycan’ın Iğdır iline yardım edecek askeri gücü bulunmamaktaydı. Iğdır ilini kendi toprağı kabul eden Ermenistan, bölgede demografik yapıyı değiştirmek için soykırım yapmıştır.
Osmanlı güçlerine Anadolu’da yenilip geri çekilen Ermeni çeteleri, Iğdır üzerinden Ermenistan’a geçmeye başlamışlardır. Dar bir havzada sıkışan Iğdır’daki Türk ve Müslüman ahali, hem yerli Ermenilerle hem Ermeni Taşnak çeteleriyle hem de Ermeni güçleriyle karşı karşıya kalmıştır. Ruslar, 89 yıl süren işgal süresince Türkleri askere ve memuriyete almamış; eğitim ve ekonomik alanda da Iğdır’a hiçbir yatırım yapmamışlardır. Son Rus Çarı II. Nikolay’dan dolayı yöre halkı bu döneme “Nigalay Devri” demektedir. Adaleti taraflı bir şekilde uygulayan Ruslar, Türk ve Müslümanlardan suçlu gördüklerini “Gider Gelmez” olarak adlandırılan Sibirya’ya sürgün etmişlerdir. Rus güvenlik güçleri Iğdır’da sınırları korumakta yetersiz ve isteksiz kalmış; kaçakçılık, hırsızlık ve kaçak geçişleri önleyememişlerdir. Yöre insanı bu yüzden çok sıkıntı çekmiştir.
Çarlık Rusya’nın 1917 Bolşevik İhtilali ile bölgeden asker ve memurlarını çekmesi, Iğdır ilinin Osmanlı’ya bırakılmaması ve Iğdır’ın Misak-ı Millî’ye dahil edilmemesi, bölgede büyük bir otorite boşluğuna neden olmuştur. Iğdır’da hem iç savaş, hem Ermeni çeteleri hem de Ermeni kuvvetleri, sözde uygar dünyanın gözü önünde insanlık tarihinin en vahşi ve acımasız soykırımlarından birini gerçekleştirmiştir. Yöre halkı millî direniş örgütleri kurmuşsa da bu yeterli olmamıştır. Iğdır’da Hakmehmet, Oba, Koçkıran (Dize), Gedikli (Tavusgün) köyleri başta olmak üzere 21 yerleşim yerinde toplu soykırım yapılmıştır. Yöre insanı, “Kaç ha kaç!” dedikleri olaylarda Osmanlı ve Güney Azerbaycan’a göç ederek mülteci olmuştur.
Iğdır ili, 14 Kasım 1920’de Ermeni işgalinden kurtarılmıştır. Mustafa Kemal Atatürk, ülkenin en zor anında elinde bulunan iki kolordudan birini Iğdır’a göndermiştir. Ermeniler, Aras Nehri’nin kuzeyine atılmıştır. Ermenilerle 1920’de Gümrü Antlaşması imzalanmıştır. Iğdır, doğuda İran ile sınırdır. 1930 Ağrı isyanı Iğdır’a büyük zarar vermiştir. Mustafa Kemal Atatürk, ileriyi gören bir lider olarak Nahçıvan’ın Ermeni işgaline uğramaması için Kars Antlaşması’yla Türkiye’yi garantör kılmıştır. İran devleti ile antlaşma yaparak Nahçıvan sınırından 17.607 kilometrekare uzunluğunda toprak ile Küçük Ağrı Dağı’nı almıştır. Böylece Iğdır, Nahçıvan ile sınır olmuş; Ağrı Dağı’nın bütünlüğü sağlanmış ve sınır güvenliği temin edilmiştir.
Eğer Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün öngörü ve kararlılığı olmasaydı, Iğdır ili bugün Ermenistan’ın bir parçası olabilirdi. Nahçıvan kaybedilmiş, Küçük ve Büyük Ağrı Dağları elimizde olmayabilirdi. Türk dünyasına açılan kapımız da olmazdı. Ermeni sınırı Aras Nehri’nin güneyinde olacaktı, Ağrı Dağı’nın zirvesi dahil %67’si bugün Ermenistan’a ait olacaktı, Iğdır’da bir tane Türk ve Müslüman kalmazdı. Türk’e ait hiçbir kültürel eser ve yer adı bırakmazlardı.
Büyük Önder, Iğdır ve Nahçıvan ile birlikte bize karada ve denizde 1.250.000 km² mavi vatan bırakmış; bizi kul olmaktan çıkarıp özgür vatandaş yapmıştır. Bizlere siyasi ve sosyal haklar vermiştir. 1927 yılında Iğdır ilinde okur-yazar oranı %1,48 iken, bugün %96’ya ulaşmıştır. Bu, Cumhuriyet’in armağanıdır. Türk olmanın onur ve gururunu yaşatmış; bugün Batı Azerbaycan topraklarından elimizde kalan tek yadigâr olan Iğdır ilini bizlere bırakmıştır. Ruhun şad, mekânın cennet olsun Atam. Tüm şehitlerimizi saygı ve rahmetle anarken, herkesin Cumhuriyet Bayramı’nı kutluyorum.