Doğu Anadolu’nun ufkunda, göğe doğru uzanan heybetli bir dağ vardır: Ağrı Dağı. Efsanelerin, destanların ve peygamber kıssalarının sinesine yerleştirdiği bu dağ, sadece coğrafyanın değil; aynı zamanda tarihin, kültürün ve kimliğin de merkezlerinden biridir. Ne var ki bu görkemli dağın en sadık dostu, onu en yakından izleyen, onun gölgesinde büyüyen bir şehir daha vardır: Iğdır.
Ağrı Dağı denildiğinde çoğu kişinin aklına genelde Ağrı ili gelse de, bu kutsal dağın zirvesine en yakın şehir aslında Iğdır’dır. Ağrı Dağı’ın zirvesi dahil % 65 hissesi Iğdır iline aittir. Ağrı Dağının Kuzey yamacında 6500 yıllık eski Iğdır şehri bulunmaktadır. Ağrı Dağı Iğdır ilinin her tarafından görülmektedir. Dağın kuzey ve doğu etekleri Iğdır sınırları içerisindedir. Iğdır Ovası’ndan bakan bir göz, sabah güneşinin Ağrı’nın karlı zirvesini nasıl altın gibi parlattığını görebilir. Bu yakınlık, sadece bir coğrafi komşuluk değildir; aynı zamanda derin bir tarihi ve kültürel birlikteliktir.
Ağrı Dağı, tarih boyunca Iğdır halkının hafızasında ve yaşamında büyük yer tutmuştur. Nuh Tufanı efsanesine göre Nuh’un Gemisi bu dağın zirvesine oturmuş, tufan sonrası insanlık buradan yeniden çoğalmıştır. Bu sebeple Iğdır, birçok kaynakta “ikinci insanlığın beşiği” olarak anılır. Dağın eteklerinde yer alan Nuh’un Gemisi’ne ait olduğu iddia edilen izler, bölge halkının kültürel anlatılarında da yer bulmuştur.
Iğdır’ın en eski yerleşim yerlerinden biri olan Karakoyunlu bölgesi, Ağrı Dağı’nın tarihsel etkisiyle şekillenmiş bir kültür taşır. Dağın eteklerinde yer alan köylerde halen dilden dile dolaşan efsaneler, dağın halkla kurduğu manevi bağın ne kadar güçlü olduğunu gösterir. O dağ ki; kimi zaman sığınak, kimi zaman yol gösterici, kimi zaman da kutsal bir simge olmuştur Iğdırlı için.
Ağrı Dağı’nın Iğdır ile olan birlikteliği sadece mitolojik anlatılarla sınırlı değildir. Osmanlı döneminde ve sonrasında, stratejik konumu nedeniyle dağın çevresi birçok kez sınır mücadelelerine sahne olmuştur. Iğdır’ın sınır taşı niteliği taşıyan konumu, dağın eteklerinde cereyan eden tarihi olaylarla daha da önem kazanmıştır. Özellikle 20. yüzyılın başlarında Ermeni mezalimi sırasında, Ağrı Dağı ve çevresi, savunmanın ve direnişin doğal kalesi olmuştur. Bu yönüyle dağ, Iğdır halkı için bir yoldaş ve koruyucu olarak da anılmıştır.
Bugün Ağrı Dağı, Iğdır’ın simgesi, gururu ve ruhudur. Şehir, bu heybetli dağla birlikte anılmakla kalmaz; onun hikâyesini taşır, yaşatır ve anlatır. Iğdır’a gelen her yolcu, önce bu dağın gölgesinde dinlenir, sonra şehrin kalbine doğru ilerler.
Ağrı Dağı ile Iğdır’ın birlikteliği; insanla doğanın, efsaneyle gerçeğin, geçmişle bugünün bir arada yaşayabileceğinin en güzel örneklerinden biridir. Belki de bu yüzden, Ağrı Dağı’nın zirvesine bakan her Iğdırlının içinde daima bir parça efsane yaşar.