İstanbul Beylikdüzü'nde özel bir bakımevinde kalan 21 yaşındaki otizmli Uğur Yıldırım, iddialara göre bakımevi görevlilerinin verdiği ilaç sonucu zehirlenerek hayatını kaybetti. Acılı anne Dilek Barut, oğlunun ölümünde bakımevinin büyük ihmali olduğunu belirterek, sorumluların cezalandırılmasını istedi. Adli Tıp Kurumu raporu da Uğur'un ölüm nedeninin ilaç zehirlenmesi olduğunu doğruladı.
Olay, 22 Kasım 2024 tarihinde Beylikdüzü'ndeki bakımevinde yaşandı. İddiaya göre, sinir krizi geçiren Uğur Yıldırım'ı sakinleştirmek için bakımevi görevlileri annesi Dilek Barut'u görüntülü aradı. Ancak telefon görüşmesi kısa sürdü ve iddiaya göre görevliler Uğur'a ilaç verdi. İlaç içtikten sonra fenalaşan genç, özel bir hastaneye kaldırıldı ancak tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Bakımevi yetkilileri acı haberi anneye telefonla bildirdi. Yıkılan aile, polise şikayette bulunarak savcılığa başvurdu.
Anne: "Oğlumu İlaç Verip Odaya Bırakmışlar, Bakmamışlar Bile"
Oğlunu ziyarete gittiğinde vücudunda morluklar gördüğünü anlatan acılı anne Dilek Barut, "Çocuğum otizmliydi, 21 yaşındaydı ve 5 ay önce vefat etti. Yeni çıkan otopsi raporuna göre ilaç verilmiş ve ilaç zehirlenmesinden ölmüş. Tamamen ihmalleri var. İlaç verip odaya bırakmışlar, hiçbir şekilde bakılmamış. Ne varsa ne yoksa tamamen ortaya çıksın istiyorum" diye feryat etti. Anne Barut, olay gününe ait kamera kayıtlarının silindiğini ve o gün ne yaşandığını bilmediklerini söyledi. Sadece oğlunun kriz geçirdiğini ve akşamında öldüğü haberini aldığını aktardı. İlaç verildiğini bakımevi görevlilerinin söylemediğini, bu bilginin otopsi raporunda yer aldığını belirtti. Dava süreci devam ettiği için bakımeviyle görüşmediğini ve onların da kendisini aramadığını ifade eden anne, "Suçları olmasaydı bir şekilde arar, başınız sağ olsun derlerdi" dedi.
"Devlet Hastanesi Yerine Özel Hastaneye Götürmeleri Şüpheli"
Oğlunun iyi bakılması için bakımevine verdiğini ancak orada daha kötü muamele gördüğünü dile getiren anne Barut, "İfadelerine göre akşam 17.41 gibi fenalaşmış, ambulans çağırmışlar. Ambulans geç gelmiş. Bilinci kapalı şekilde özel hastaneye götürülmüş. Neden devlet hastanesine götürülmemiş? Bakımevinde kalanlar normalde özel hastaneye götürülmüyordu, devlet hastanesine götürülüyordu. Yaşarken niye götürülmüyor da ölürken götürülüyor? Amaç olayın üstünü kapatmak mı? Bundan dolayı da ben şüpheliyim" şeklinde konuştu. Oğlunun sık sık sinir krizleri geçirdiğini ve kendisinin baş edemediği için 5 yıldır farklı bakımevlerinde kaldığını anlatan anne, ilk verdiğinde 16 yaşında olduğunu ve mecburen bu yola başvurduğunu söyledi.
"Engelli Çocuğum Var Diye Kabul Etmeyenler Oldu, Mecbur Kaldım"
Oğlunu bakımevine vermeye mecbur kaldığını gözyaşları içinde anlatan Dilek Barut, "Çocuğu hiç iyi görmedim. Hep vücudunda darp izleri, hep yaralar vardı. Haftada bir, on günde bir, en geç on beş günde bir mutlaka gidip görüyordum. On beş günde gitme sebebim de benden sonra hiçbir şekilde alışmadı, hep üzülüp ağlıyordu. Ben de onu üzmemek için on beş günde bir diyordum. Yoksa daha sık gitmek istiyordum. Yirmi bir yaşındaydı. Kira vermediler, evden attılar, imza topladılar çocuğu kriz geçiriyor diye. Kiralık ev aradığım zaman engelli çocuğum var diye kabul etmeyenler oldu. Ben mecbur kaldım" dedi.
"Suçlular Bir An Önce Yakalansın İstiyorum"
Oğlunun ölümüne neden olan suçluların bir an önce yakalanmasını isteyen anne Barut, yargılama sürecinin henüz başlamadığını, dosyada 5 şüpheli göründüğünü ve savcının otopsi raporunu yeni öğrendiğini belirtti. Şüphelilerden birinin merkezin müdiresi, birinin sağlıkçı (ancak sağlık eğitimi almadığı iddia ediliyor) ve üçünün de bakım personeli olduğunu duyduğunu aktardı. Anne Barut, "5 aydır kuruma hiçbir şekilde müdahale edilmedi. Orada hala hastalar var, hala işlem yapılıyor, hala hiçbir şey olmamış gibi devam ediliyor. Bir işlem yapılsın istiyorum ki diğer çocuklar zarar görmesin. Zaten bizden sonra bir genç daha öldü. Onun otopsi raporu yok. Ona doğal ölüm yazılmış ama bakımsızlıktan zatürree geçirmiş, benim çocuğum ölmeden 3 gün önce hastaneye kaldırılmış. Hastanede 12 gün kalmış sonra ölmüş, onun için doğal ölüm yazmak zorunda kalmışlar. Onda da morartı izleri var. Orada birçok çocuğun vücudunda morartı izleri var maalesef. Çevrede şiddet uyguladıklarına dair bir görüntü çekilmişti. O görüntü gösterilmişti zaten. Biz de soruşturduğumuz zaten çevredekiler bu iddiaların asılsız olmadığını, gerçeklik payı olduğunu söylüyor. Bize peşini bırakmamamız söyleniyor. Sürekli sesleri duyup oradan taşınanlar bile varmış" diyerek yaşadığı acıyı ve endişeyi dile getirdi.
İHA