SARIKAMIŞ’TAN NARGİN’E: ESARETİN VE SESSİZLİĞİN TARİHİ
Araştırmacı yazar Rufat Gürel yazdı... "SARIKAMIŞ’TAN NARGİN’E: ESARETİN VE SESSİZLİĞİN TARİHİ"
Sarıkamış’ta donarak şehit olan askerlerimizi biliyoruz. Ancak hayatta kalıp esir düşenlerin başına neler geldiğini yeterince bilmiyoruz, hatta çoğu zaman hiç konuşmuyoruz. Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı’nın ilk safhasında batıda Çanakkale, doğuda Sarıkamış cephelerinde aynı anda mücadele etti. Her iki cephede de devasa kayıplar verildi. Çanakkale, zaferi ve destanı ile milletin hafızasında yer etti. Sarıkamış ise acının, sessizliğin ve eksik bilginin cephelerinden biri olarak kaldı. Sarıkamış Harekâtı’na dair şehit, gazi ve esir sayıları konusunda farklı kaynaklarda değişik rakamlar yer almaktadır. Rus kaynaklarına göre; donarak şehit olan Osmanlı askeri sayısı yaklaşık 90 bindir. Ruslara esir düşen asker sayısı 65 bin, sivil esir sayısı ise yaklaşık 7 bin olarak verilmektedir. Bu rakamlar dahi, facianın boyutunu anlamak için yeterlidir. Osmanlı ordusunun Sarıkamış’ta yenilgiye uğramasının birçok sebebi vardır: Çetin doğa şartları, yetersiz silah ve teçhizat, erzak ve iaşe eksikliği, koordinasyon bozukluğu, İstanbul’dan gönderilen yardım gemilerinin Karadeniz’de Ruslar tarafından batırılması, cephe gerisinde Ermeni çetelerinin Ruslarla iş birliği yapması ve askerler arasında hızla yayılan salgın hastalıklar bu sebeplerin başında gelmektedir. Sarıkamış’ta esir düşen Osmanlı askerleri önce Erzurum’a gönderiliyor, burada sorgulanıp kayıt altına alınıyordu. Hasta olanlar Kars ve Sarıkamış’a sevk ediliyor, sağlıklı olanlar ise Tiflis’e gönderilerek buradan Rusya’nın farklı bölgelerindeki esir kamplarına dağıtılıyordu. Ancak Sarıkamış esirlerinin yaşadığı en büyük dram, Bakü açıklarında, Hazar Denizi’nde bulunan Nargin Adası’nda yaşandı. Kamuoyunda neredeyse hiç bilinmeyen bu ada, Sarıkamış’tan sağ çıkan askerler için adeta bir “cehennem”di. Yaklaşık 900 dekarlık yüzölçümüne sahip Nargin Adası’nın ne içme suyu vardı ne de bitki örtüsü. Zehirli yılanlarıyla meşhur olduğu için tarihte “Yılan Adası” olarak anılıyordu. Ruslar tarafından uzun yıllar hapishane ve esir kampı olarak kullanılan ada, burada tutulan Osmanlı askerleri ve siviller nedeniyle “Cehennem Ada” olarak hafızalara kazındı. 1915 yılının çeşitli dönemlerinde adaya 8 bin ila 12 bin arasında Osmanlı askeri ve sivil esir getirildiği bilinmektedir. Bazı iddialara göre bu sayı 20 bine kadar çıkmaktadır. Esirlerin büyük bir bölümü açlık, susuzluk, salgın hastalıklar, yılan sokmaları ve kurşuna dizilmeler sonucu hayatını kaybetti. Tahminlere göre Nargin Adası’nda 10 bine yakın Türk askeri ve sivil şehit edildi. Sarıkamış’ta donarak şehit olan askerleri biliyoruz; fakat donmayıp hayatta kalanların esaret altında neler yaşadığını konuşmuyoruz. Oysa Sarıkamış’tan sağ çıkanlar için asıl ölüm yolculuğu, Nargin Adası’nda başlamıştır. Bu adadan kurtulmayı başaran az sayıdaki esirden biri de Türk havacılık tarihinin önemli isimlerinden Vecihi Hürkuş’tur. Sarıkamış’ta rütbeli bir subay olarak esir düşen Hürkuş, ikili kayık sistemiyle adadan kaçmayı başarmış; Bakü üzerinden İran’a, oradan da Anadolu’ya ulaşmıştır. Bu güzergâh, pek çok esirin kaçış yolu olmuştur. Nargin Adası yalnızca askerlerin değil, yerel halktan sivillerin, yaşlıların, kadınların ve çocukların da tutulduğu bir toplama merkeziydi. Yaklaşık 1–1,5 kilometrelik dar ve uzun bir kara parçası olan ada, on binlerce insanın barınabileceği bir yer değildi. Yer altına ceza hücreleri kazılmış, birçok esir ise açıkta, soğukta yatırılmıştır. O dönemde Kars, Iğdır, Ardahan, Artvin Rus işgali altındaydı. Ruslar, Sarıkamış’ta demiryolu inşa etmiş, askerlerin yanı sıra bölgedeki sivil erkekleri de esir almışlardı. Esirler Erzurum’dan Tiflis’e, oradan Ukrayna ve Sibirya’daki kamplara gönderiliyor; domuz çiftlikleri dâhil olmak üzere ağır işlerde zorla çalıştırılıyordu. Özellikle Rus ordusu içindeki Ermeni unsurların Osmanlı esirlerine çok kötü muamele ettiği, pek çok hatıratta yer almaktadır. Buna rağmen insanlık onuru tamamen yok olmamıştır. Azerbaycan Türkleri, Tiflis’te, Bakü’de, Nargin Adası’nda ve Iğdır (Sürmeli) bölgesinde Osmanlı esirlerini koruma ve himaye altına almıştır. Yiyecek, içecek, ilaç, barınma ve defnedilme konularında büyük fedakârlıklar yapılmış; rüşvetler verilerek pek çok esirin Anadolu’ya sağ salim dönmesi sağlanmıştır. Bakü’nün tanınmış ailelerinden Sona Hanım, bu yardımları organize etmek için Hayriye Teşkilatı’nı kurmuş; Hacı Zeynelabidin Tagiyev ve Ali Asger Bey gibi isimlerle birlikte Osmanlı esirleri için büyük bir dayanışma ağı oluşturmuştur. Ancak bu yardımların bedeli ağır olmuştur. Türk esirlere yardım eden binlerce kişi, bir gecede Ruslar tarafından Bakü’de kurşuna dizilmiştir. Sona Hanım ve Ali Asger Bey de bu katliamın kurbanları arasındadır. Tek suçları, Türklere yardım etmeleriydi. Bugün Nargin Adası hâlâ ihmal edilmiş bir hafıza mekânıdır. Askerî bölge olduğu için giriş izne tabidir. Ne yazık ki adada şehitlerimiz için yapılmış bir anıt dahi bulunmamaktadır. Sarıkamış’ta donarak şehit olan askerlerimizi anıyoruz; ancak esir düşüp cehennemi yaşayanları hâlâ konuşmuyoruz. Oysa tarih, sadece cephede ölenleri değil, esarette yok edilenleri de hatırlamakla tamamlanır. Aziz şehitlerimizin ruhu şad olsun. Rabbim bu zulme sebep olanlara iki cihanda da huzur yüzü göstermesin.